Anksiyete veya yaygın kullanımıyla kaygı, tehdit edici ya da belirsiz olduğu düşünülen durumlarda hissedilen işlevsel bir duygudur. İdeal düzeyde hissedilen kaygı, insanların belli durumlara yönelik dikkatini arttırmasını ve tehlikelere karşı hazırlıklı olmasını sağlar.
Anksiyete bozukluğu, kişinin yoğun kaygıyı, işlevsel olmayan baş etme yöntemleriyle azaltma çabasıdır. Anksiyete bozukluğu geliştiren kişiler belirsizliğe karşı tahammülsüzdür. Belirsiz durumlar bu kişilerin kaygısını arttırır. Kişilerin hissettikleri yoğun kaygı, tehdit algılamalarına ve bu tehdidi gerçekçi olmayan bir şekilde değerlendirmelerine neden olur. Gerçekçi olmayan tehdit değerlendirmesi, kişilerin işlevsel olmayan önlemler almasıyla sonuçlanır. İşlevsel olmayan bu önlemler, kişilerin aile, iş, okul, sosyal ilişki gibi hayatlarının önemli alanlarında sorunlar yaşamasına neden olur.
Anksiyete bozuklukları kaygı duyulan durumlara göre farklılık gösteren en yaygın görülen psikolojik sorundur.1
Özgül fobisi olan kişi, korktuğu şey gerçek bir tehlike oluşturmasa da onunla karşılaştığında zarar göreceğini düşünür. Bu uyaranlara karşılaştığında aşırı tepkiler verir. Bu sebeple, ilgili nesne veya durumlardan ve bunlarla karşılaşabileceği yerlerden kaçınır.9 Örneğin yoğun kedi fobisi olan bir kişi, kedi gördüğünde bulunduğu yeri terk edebilir veya kedi görebileceği yerlerden uzak durabilir.
Anksiyete bozukluğunun ortaya çıkmasında genetik ve çevresel faktörler ile bu faktörlerin epigenetik ilişkileri etkilidir.10
Genetik faktörler: Aile öyküsünde anksiyete (kaygı) bozuklukları olan kişilerin, herhangi bir anksiyete bozukluğunu deneyimleme ihtimali daha yüksektir.11 Anksiyete bozukluklarının kalıtsallığına dair tahminler yaklaşık %35-50 oranındadır.12 Bu doğrultuda, klinik değerlendirmede kişinin aile öyküsünde anksiyete bozukluğu olup olmadığının sorgulanması önem taşır.
Çevresel faktörler: Kişinin düşük benlik saygısına, çatışmaların yaşandığı olumsuz bir aile ortamına sahip olması, anksiyete bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca kadınların erkeklere göre anksiyete bozukluğu geliştirmekle ilgili daha fazla risk taşıdığı bilinmektedir. Çocuklukta yaşanan cinsel istismar ya da erken yaşta travmatik olay deneyimi yaşamak da anksiyete bozukluklarını ortaya çıkmasında rol oynayan risk faktörleri arasındadır.13
Tıbbi durumlar: Kalp damar hastalıkları, tiroid, solunum yolu hastalıkları (örn. astım hastalığı), epilepsi gibi fiziksel sorunlar anksiyete belirtilerinin ortaya çıkmasına ya da artmasına neden olabilir.10
Stresli yaşam koşulları: Stres, anksiyete bozuklukları için önemli bir risk faktörüdür.14 Kişinin aile ya da arkadaş ilişkileri, çalışma ortamı ve koşulları; kişi için stres yaratan çeşitli durumları içerebilir. Özellikle büyük şehirlerde hava ya da gürültü kirliliği, nüfusun yoğun olması gibi faktörler stresli yaşam koşulları için zemin oluşturabilir.
Anksiyete bozukluğunun belirtileri; yaygın anksiyete, sosyal anksiyete, panik bozukluk, agorafobi, ayrılma anksiyetesi ve özgül fobi türlerine göre değişiklik göstermektedir. Genel anlamda anksiyete bozukluğuna işaret eden belirtiler aşağıdaki gibi sıralanabilir;
Kaygının deneyimlenmesi: Anksiyete bozukluklarında kaygıyı ortaya çıkaran uyaranlar ile sürdüren duygu, düşünce ve davranışlar, anksiyete bozukluğunun türüne göre farklılık gösterir. Bununla beraber tüm anksiyete bozukluklarında artmış ve işlevsel olmayan şekilde deneyimlenen kaygı duygusunun varlığından bahsedilebilir.
Fizyolojik belirtiler: Artmış ve işlevsel olmayan kaygı, fizyolojik belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur. Bu belirtilere; kalp atışlarının hızlanması, nefes alıp vermekte zorlanma ya da hızlı nefes alıp verme, titreme, terleme örnek verilebilir.
Kaçınma davranışları sergileme: Anksiyete bozukluğu yaşayan kişi, çeşitli durumlarda artmış ve rahatsız edici bir şekilde deneyimlediği kaygıyı ortadan kaldırmak ister. Bu doğrultuda; kişi kaygı hissedeceği durumların içine girmez ya da o anda hissettiği kaygıyı azaltmaya yönelik birtakım kaçınma davranışları sergiler. Örneğin; kişi, ilk panik atağını kalabalık bir alışveriş merkezinde geçirdiyse daha sonra kalabalık yerlere veya alışveriş merkezlerine gitmekten kaçınabilir. Kalabalık bir ortamda illa bulunması gerekiyorsa, panik atak geçirmemek için cama ya da kapıya yakın oturmak, devamlı su içmek gibi çeşitli önlemler alabilir.
İdeal olmayan düzeyde hissedilen kaygı, birçok psikolojik ve somatik sorunda karşımıza çıkar. Anksiyete bozuklukları, diğer psikolojik sorunlarla eşzamanlı (komorbid) olarak ortaya çıkabilir. Eğer bir komorbidite söz konusu ise kişi; yaşadığı soruna ilişkin belirtileri daha yoğun bir şekilde deneyimleyebilir. Kişinin tedaviden aldığı fayda düşer, sorun kronikleşir ve işlevsellik kaybında artış olur. Değerlendirme yaparken komorbidite durumunun göz önünde bulundurulması doğru tanı ve tedavi için büyük önem taşır.
Anksiyete bozukluklarına eşlik eden en yaygın psikolojik bozukluk; majör depresif bozukluktur. Anksiyete bozukluğu aynı zamanda bipolar bozukluk veya madde bağımlılığı bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk ve travma sonrası stres bozukluğu ile birlikte de görülür. Anksiyete bozukluklarına eşlik eden somatik sorunlar da oldukça yaygındır. Anksiyete bozukluğu, kalp damar hastalıkları, tiroid, solunum yolu hastalıkları (örn. astım hastalığı), epilepsi gibi sorunlarla eş zamanlı olarak görülebilir.10
Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluğu
Çocuklarda ve ergenlerde, anksiyete belirtilerini gelişim dönemi özelliklerine dikkat ederek değerlendirmek büyük önem taşır. Çocuklar ve ergenler gelişim özellikleri doğrultusunda, çeşitli durumlarda kaygı ve korku hissedebilir ya da endişelenebilirler.15
Bununla beraber anksiyete bozuklukları çocuklarda ve ergenlerde en sık görülen sorunlardan biridir.16 Çocuklarda ve ergenlerde anksiyete bozukluklarının gelişmesinde; kalıtsal ve gelişimsel faktörler gibi nörobiyolojik faktörlerin, sosyal ve çevresel faktörlerle etkileşimi rol oynar. Bu faktörler, kişide anksiyete riskini artırabildiği gibi kişiyi anksiyeteden koruyadabilir.17 Anksiyete bozukluğu olan çocuklarda ve gençlerde; depresyon, uyku bozukluğu, bağımlılık ve akran ilişkilerinde çatışma gibi sorunların gelişme riski daha yüksektir. Çocukluk ya da ergenlik döneminde anksiyete sorunlarına yönelik bir uzman desteği alınmadığında, sorun yetişkinlikte de sürebilir.18
Kadınlarda anksiyete bozukluğu
Kadınların anksiyete bozukluklarına neden olan stresli yaşam olaylarını ve travmatik olayları (cinsel ya da fiziksel istismar gibi) deneyimleme olasılıkları erkeklere göre daha yüksektir.19 Bu da kadınları belirgin şekilde anksiyete bozukluğuna yatkın hale getirir.20
Kadınlarda görülen anksiyete bozuklukları; ergenlik, regl öncesi, hamilelik, doğum sonrası ya da menopoz gibi dönemlerde yaşanan stresli yaşam olaylarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Kadınlarda yaygın anksiyete ve sosyal anksiyete bozukluklarına sıklıkla duygudurum bozuklukları eşlik eder. Panik bozukluk ve özgül fobi kadınlarda, erkeklere kıyasla en az iki kat daha fazla görülür.19
Kadınlarda anksiyete bozukluğunun yaygınlığının ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğuna dair görüş giderek yaygınlaşmaktadır.21 Bu görüş doğrultusunda kadınların, yaygın olarak deneyimledikleri anksiyete bozukluğu için uzman desteği almaları adına gerekli düzenlemelerin ilgili kamu kurumlarınca yapılması şarttır.
Anksiyete bozukluklarının tedavisinde çeşitli farmakolojik ve psikolojik müdahalelerin etkili olduğuna yönelik araştırmalar yaygındır.22 Psikolojik müdahalelerin arasında Bilişsel Davranışçı Terapiler (BDT) anksiyete bozukluğunun tedavisinde kullanılan ve etkisi bilimsel kanıtlarla desteklenen en yaygın yöntemdir.22,23
Anksiyete bozukluklarının tedavisinde, kaygı duyulan uyaranların üstüne gitme başta olmak üzere çeşitli bilişsel ve davranışçı teknikler kullanılır.24 Tedavide kullanılan yöntemler; anksiyete bozukluğunun türüne ve sorunu sürdüren mekanizmayı içeren, kişiye özel olarak hazırlanan formülasyona göre değişiklik gösterir.
Anksiyete bozukluğunda özellikle yaygın anksiyete, sosyal anksiyete ve panik bozukluğun tedavisinde, farmakolojik müdahaleler yapılmaktadır. SSRI ve SNRI grubundaki antidepresan ilaçlar, anksiyete bozukluklarında kullanılan standart ilaçlardır. Ayrıca benzodiazepin grubu ilaçlar da anksiyete bozukluklarının tedavisinde kullanılabilmektedir. Fakat bu grup ilaçların yan etkilerine özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir.25
Ekibimiz Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun BDT Eğitimlerini tamamlamış, süpervizyonu altında klinik deneyim kazanmış, geliştirdiği model çerçevesinde çalışan klinik psikologlardan oluşmaktadır.
Prof. Dr.
Klinik Psikolog
Dr. Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Psikolog