Sosyal anksiyete bozukluğu kişinin davranışlarının başkaları tarafından incelenebileceği ortamlarda yargılanmaya veya olumsuz değerlendirilmeye yönelik yoğun kaygı duyması olarak tanımlanır.1 Sosyal anksiyete bozukluğu en sık görülen psikolojik sorunlar arasında yer alır.
Sosyal anksiyete bozukluğu yaşayan kişi:2,3,4
Yukarıdaki maddelere ek olarak, sosyal ortamlarda hissettiği kaygı ve fiziksel belirtiler zorlayıcı olduğu için kişi bu ortamlardan olabildiğince kaçınır.4 Kaçınamadığı zamanlarda ise yoğun sıkıntı yaşar.
Sosyal kaygı yaşayan kişi sosyal ortamlarda yaşayacağı herhangi bir sorunun etkisinin uzun süre devam edeceğini düşünürler. Bu sebeple kaçınarak rezil olma, küçük düşme, tuhaf veya sıkıcı görünme gibi olası ‘tehlikeleri’ engellediğine inanır. Böylece sosyal kaygısı kısa bir süre için azalır. Öte yandan kişi sosyal ortamlara girmekten kaçındıkça, bu ortamlarda beklediği tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini göremez. Ayrıca, tehlikeli gördüğü durumlar gerçekleşirse, etkisinin bekledikleri kadar kötü, zor ve uzun süreli olup olmayacağını görme imkanı bulamaz. Dolayısıyla tehlikeli olduğuna inandığı durumların kendisi için bir tehdit olduğunu düşünmeye ve o durumlarda kaygı duymaya devam eder.7
Anksiyete bozukluklarının tedavisine yönelik yapılan çalışmalar, Bilişsel Davranışçı Terapinin, kısa adıyla BDT’nin tedavi etkisinin güçlü olduğunu göstermektedir. BDT’nin anksiyete bozuklukları tedavisinde, en çok bilimsel desteği alan terapi yaklaşımıdır.8,9,10,11 Bu sebeple BDT, kaygı bozuklukları için ‘altın standart’ tedavi olarak önerilmektedir.8,9 BDT ile tedavide kişide sosyal kaygı yaratan ortam ve durumlar belirlenir ve kişi bu ortamlardan kaçınmadan kaygısını yönetmeyi öğrenir. Kişi kaçınmadan sosyal ortamlarda bulunmaya başladığında rezil olma gibi beklediği olumsuz sonuçlara yönelik daha gerçekçi değerlendirmeler yapma becerisi de kazanır. Kişi kaygısını yönetmeyi öğrenmeye başladığında sosyal ortamlarda hissettiği çarpıntı, terleme, titreme gibi fiziksel belirtileri de zaman içinde hafifler. Gerekli vakalara sosyal beceriler de kazandırılır. BDT ile tedavi sonucunda kişi daha rahat ilişki kurar ve sosyal çevrelere daha kolay dahil olur.
Ekibimiz Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun BDT Eğitimlerini tamamlamış, süpervizyonu altında klinik deneyim kazanmış, geliştirdiği model çerçevesinde çalışan klinik psikologlardan oluşmaktadır.
Prof. Dr.
Klinik Psikolog
Dr. Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Psikolog
Psikolog