image

Çocuk Sahibi Olma Sürecinde Psikolojik Zorluklar: İnfertilite

image
Yazan:Selin Sak
image
Düzenleyen:Selin Sak

Çocuk sahibi olma süreci, birçok çift için hem umut dolu hem de duygusal olarak zorlayıcı bir yolculuktur. Biyolojik olarak ebeveyn olmayı isteyen ancak infertilite (kısırlık) yaşayan çiftler, bu süreçte kaygı, üzüntü ve hayal kırıklığı gibi yoğun duygular deneyimleyebilirler. Yaşanan duygusal zorlanma, hem bireylerin psikolojik sağlığını hem de çiftin ilişkisini etkileyebilir. Bu yazıda, çocuk sahibi olma sürecinde infertilitenin psikolojik etkilerini ele alacağız ve bu süreci psikolojik açıdan daha sağlıklı bir şekilde yönetmeye yardımcı olabilecek destek yollarından bahsedeceğiz. 

Sosyal baskı ve toplumsal etkiler 

Çocuk sahibi olma sürecinde zorluk yaşayan çiftler, sosyal çevrelerinin (aile, arkadaşlar vb.) ve partnerinin çocuk sahibi olmakla ilgili beklentisini karşılamak konusunda psikolojik baskı hissedebilirler. Özellikle tedavi (örneğin tüp bebek) süreciyle ilgili yapılan yorumlar, sorulan sorular ve hamile kalmakla ilgili verilen tavsiyeler çiftlerde kaygı, üzüntü ve öfke yaratabilir.  

Öte yandan, aile kavramı anne, baba ve çocuktan oluşan bir sosyal yapı olarak görüldüğünden, biyolojik olarak çocuk sahibi olma sürecinde sorun yaşayan çiftler, toplumsal normlara uygun bir aile olmakla ilgili baskı hissederler. Ülkemizde kadının doğurgan olması gerektiğine dair toplumsal öğretiler, kadına yüklenen annelik rolü ve anneliğin kutsal kabul edilmesi; kadınlar üzerinde çocuk sahibi olmaları gerektiğiyle ilgili psikolojik baskı yaratabilir. Bu durum, özellikle çocuk sahibi olmak isteyip üreme sağlığıyla ilgili zorluklar yaşayan kadınların kendilerini yetersiz algılamalarına ve öz güvenlerinin zedelenmesine neden olabilir.  

Çocuk sahibi olan ya da hamile arkadaşlarıyla bir araya gelmek, süreçle ilgili konuşmak bireyin veya çiftin kaygısını artırabildiği için, bu ortamlardan uzaklaşmayı tercih edebilirler. Bu durum, sosyal yaşamın ve kişiler arası ilişkilerin olumsuz yönde etkilenmesine yol açar. 

İnfertilite sürecinde psikolojik zorluklar 

Bu dönemde, hem bireyi hem de çiftin ilişkisini etkileyen çeşitli psikolojik zorlanmalar görülebilir. Çocuk sahibi olamamakla ilgili yoğunlaşmış kaygı, klinik ortamlarda en sık görülen psikolojik sorunlardan biri olarak karşımıza çıkar. Belirli düzeyde kaygı deneyimlenmesi normalken, kaygının aşırılaşması bireylerde psikolojik sorunlara neden olabilir. 

Bireyler, bu kaygıyı deneyimlememek için süreci hatırlatan durumlardan kaçınabilir. Örneğin, çocuklu arkadaşlarıyla görüşmemek ya da sosyal medyada hamilelikle ilgili paylaşımlara bakmamak gibi davranışlar görülebilir. Bu kaçınma davranışları, kısa vadede kaygıyı ve olumsuz düşünceleri azaltsa da, uzun vadede bireyin duygularıyla temas etmesini engelleyerek duygusal zorlanmanın ve zihinsel meşguliyetin artarak sürmesine sebep olur. Artmış zihinsel meşguliyet, odaklanmayı güçleştirir ve iş performansını olumsuz etkileyebilir. 

Çocuk sahibi olma sürecinde beslenme düzenine, fiziksel aktiviteye ve yaşam tarzına doktorun önerdiği düzeyde dikkat etmesi işlevseldir. Ancak bu davranışlar aşırılaştığında, bireyin yaşamının çeşitli alanlarındaki işlevselliğini olumsuz etkileyerek bir sorun haline gelir. Özellikle kadınlar, hamile kalmak ya da tedavi süreciyle ilgili internette aşırı araştırma yapma, çeşitli sitelerdeki yorumları okuma veya sürekli pozitif olmaya çalışma gibi davranışlar sergileyebilirler. Bunun yanı sıra, beslenme düzenlerine ve fiziksel aktivitelerine günlük yaşamlarının önüne geçecek düzeyde dikkat edebilirler. Bu durum, onların hamile kalmakla ilgili belirsizliğin yarattığı kaygılarını anlık olarak azaltıp, sürece yönelik kontrol algılarını artırsa da; uzun vadede hamile kalmakla ilgili beklentilerini yükselterek, süreçte yaşanabilecek olumsuzluklar karşısında yoğun hayal kırıklığı yaşamalarına neden olabilir. Ayrıca, aşırılaşan bu davranışlar günlük yaşamlarını kısıtlar ve beslenme, pozitif olma ya da fiziksel aktiviteyle ilgili belirledikleri katı kurallara uyamadıklarında, kendilerini suçlamalarına yol açar. 

Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin, bu konuyu yaşamlarında önceliklendirmeleri her ne kadar anlaşılır olsa da, ebeveynlik rolünü her şeyin önüne almak, süreçte karşılaşabilecekleri sorunlar karşısında duygusal olarak daha kırılgan hale gelmelerine sebep olur. Hayatlarının merkezine çocuk sahibi olmayı koyup, değerlerini ebeveyn olmakla bağdaştırdıklarında, kendilerine yönelik değersizlik ve yetersizlik algıları artabilir. 

Sürecin beraberinde getirdiği stres, çiftin sıkıntı toleransını azaltarak birbirlerine yönelik suçlama, aşağılama ve yıkıcı eleştiri gibi davranışlara yol açabilir. Özellikle cinsel birlikteliğin sadece çocuk sahibi olmak amacıyla gerçekleştirilmesi, isteksizlik ve ana odaklanmakta güçlük gibi sorunlara neden olur.  

Çocuk sahibi olma sürecinde psikolojik zorluklarla baş etme yöntemleri 

  • Dengeli bir yaşam sürmek: Beslenme, egzersiz ve süreçle ilgili araştırmaları günlük yaşamı kısıtlamayacak şekilde yani ölçülü ve dengeli bir yaklaşımla sürdürmek önem taşır. 
  • Değer alanlarını çeşitlendirmek: Yeterlilik ve değer algısını destekleyecek alanları belirleyip bu doğrultuda adımlar atmak sürece katkı sağlar. 
  • Keyif veren aktiviteleri sürdürmek: Sadece çocuk sahibi olma (tedavi vb.) sürecine odaklanmak yerine, keyif alınan aktivitelere devam etmek ve bu aktiviteleri çeşitlendirmek faydalı olur.  
  • Sosyal bağları güçlendirmek: Aile ve arkadaşlarla vakit geçirmek, paylaşımda bulunmak sosyal destek kaynaklarının güçlenmesine katkı sağlar.  
  • Sağlıklı sınırlar çizmek: Süreçle ilgili yorumlar ve sorular karşısında sınır koyabilmek, duygusal zorlanmanın yönetilmesine fayda sağlar. 
  • Yakınlığı ve cinselliği korumak: Cinsel birlikteliği yalnızca çocuk sahibi olma amacıyla değil, duygusal ve fiziksel yakınlığı sağlamak için dikkati ana vererek ve duyumlara odaklanarak sürdürmek önemlidir. 
  • Açık iletişim kurmak: Birbirinin ihtiyaçlarını gözetmek, duygularını onaylamak ve desteklemek, çiftin empatik bir iletişim tarzı geliştirmesine katkı sağlar. 
  • Psikoterapi desteği almak: Bireysel ya da çift olarak terapiye başlamak, çocuk sahibi olma sürecindeki psikolojik zorlukları yönetmeye yardımcı olur. 

Çocuk sahibi olma sürecinde psikolojik desteğin önemi 

Bu süreçte bireylerin ve çiftlerin psikolojik destek alması;  

  • Yoğun duyguları düzenleyebilmelerine ve duygu toleranslarının artmasına, 
  • Sürece yönelik işlevsel baş etme stratejileri geliştirmelerine,
  • Zihinsel meşguliyetlerinin azalmasına,  
  • Belirsizlikle başa çıkabilme kapasitelerinin güçlenmesine, 
  • Süreçle ilgili stres düzeylerinin azalmasına, 
  • Çatışma yönetimi ve çözümü becerilerinin gelişmesine katkı sağlar. 

Çocuk sahibi olma süreci, herkes için biricik ve duygusal yoğunluğu olan bir yolculuktur. Psikolojik destek, bu süreçte yaşanan duygusal zorluklarla başa çıkmada hem bireyin hem de çiftin psikolojik olarak güçlenmesi açısından büyük önem taşır.  

Selin Sak

Klinik Psikolog, Bilişsel ve Davranışçı Terapist

Yayımlandığı Tarih: 30/10/2025
image

1. Miles, L. M., Keitel, M., Jackson, M., Harris, A., vd. (2009). Predictors of distress in women being treated for infertility. Journal of Reproductive and Infant Psychology, 27(3), 238–257.  

2. Ramazanzadeh, F., Noorbala, A. A., Abedinia, N. ve Naghizadeh, M. M. (2009). Emotional adjustment in infertile couples: A systematic review. Iranian Journal of Reproductive Medicine, 7(2), 97–103. 

3. Koçyiğit, O. T. (2012). İnfertilite ve sosyo-kültürel etkileri. İnsanbilim Dergisi, 1(1), 27–37. 

4. Golombok, S. (1992). Psychological functioning in infertility patients. Human Reproduction, 7(2), 208–212. 

5. Taşçı, E., Bolsoy, N., Kavlak, O. ve Yücesoy, F. (2008). İnfertil kadınlarda evlilik uyumu. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Dergisi, 5(3), 105–107. 

6. Newton, C. R., Sherrard, W. ve Glavac, I. (1998). The fertility problem inventory: Measuring perceived infertility-related stress. Fertility and Sterility, 69(3), 1026–1033. 

7. Fido, A. ve Zahid, M. A. (2004). Coping with infertility among Kuwaiti women: Cultural perspectives. International Journal of Social Psychiatry, 50(4), 294–300.