image
04/04/2024

Karanlıkta Kalanlar: Çocuklarda Cinsel İstismarı

Çocuk ve “cinsel istismar”, “evlilik”, “çocuk gelin” gibi sözcükleri aynı cümle içinde kullanmak ne kadar da zor. Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde artış gösteren, bizi derin etkileyen ve her defasında ürperti içinde okuduğumuz çocuklara yönelik cinsel istismar haberleri çok yıkıcı ve bir o kadar da travmatik olaylardır. Biliyoruz ki; çocuklara yönelik her türlü ihmal ve istismar yüzyıllardır her toplumda var olmuş önemli bir toplumsal sorundur. 

Cinsel istismar nedir? 

Dünya sağlık örgütü çocuk istismarını; çocuğun her türlü fiziksel, psikolojik ve cinsel olarak bir yetişkin tarafından kötü muamele görmesi olarak tanımlar. Çocuğa yönelik cinsel istismar ise; psikososyal gelişimini tamamlamamış bir çocuğun yani gelişimsel olarak tam olgunlaşmamış bir çocuğun bir yetişkin tarafından zorlanarak, mecbur bırakılarak, kandırılarak, alıkonularak cinsel uyarılma amacıyla kullanılmasıdır.1 Bu istismar çocukla cinsel içerikli sohbet etmek, sorular sormak, cinsel bölgelere dokunmak, okşamak, teşhircilik ya da cinsel eylemlerin izletilmesi, çocuk pornografisi ya da tecavüze kadar tüm cinsel zorbalığı içerir. 

Zannettiğimizden çok daha fazla…

Cinsel istismar vakalarında istismarcının çocuğun tanıdığı, bildiği, hatta güvendiği biri olma ihtimali oldukça yüksek değerlendirilir. Bir çocuk izlem merkezinde yürütülen çalışmada istismarcıların çoğunlukla (%42.2) çocuğun sosyal çevresindeki kişiler olduğu, aile içi ensest oranının  ise %15.7 olduğu belirtilmiştir.2  

Çocuklara yönelik cinsel istismar oranına baktığımızda; 2022 yılında Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı bir çalışmada yirmi yaşın altındaki 120 milyon genç kadın ve kız çocuğunun zorla cinsel ilişkiye maruz kaldığı belirtiliyor. Her 5 kadından 1’i ve her 13 erkekten 1’i çocukluk döneminde yani 0-17 yaş arasında cinsel istismara uğradığını bildiriyor.1 Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ise 2021 yılında 24 bin 367 çocuğun cinsel istismara uğradığı rapor edilmiştir.3 Cinsel istismar istatistiklerinde gördüğümüz rakamlar sadece rapor edilen ve kurumlara yansıyan vakalardır. Cinsel istismarın belirlenmesi ve rapor edilmesindeki zorlukları düşündüğümüzde bu oran gerçek sayıların oldukça altındadır. Ailenin cinselliği ayıp ve konuşulamaz olarak nitelendirmesi, var olan istismarı yok sayması, diğerlerinin duymasından utanması, çocuğun damgalanması korkusu, aile ve toplumsal tüm faktörler istismar edilen çocuğun yaşadığı istismarı dile getirmesine engel olabilmektedir. Bu durum bize asla göz ardı edilmemesi gereken bir gerçeği gösterir; çok daha fazla çocuk cinsel istismara uğramaktadır. 

Çocuğa cinsel istismarın sonuçları

İstismara uğramak çocukların fiziksel, cinsel ve psiko-sosyal gelişimlerini hem kısa hem de uzun vadede  olumsuz etkilemektedir. Cinsel istismarın kısa vadeli etkileri, istismarın hemen ardından ortaya çıkar ve çocuğun yaşıyla ilişkili olarak farklı fiziksel, psikolojik, bilişsel ve davranışsal belirtilerle kendini gösterir. Kısa vadeli etkileri açısından erken çocukluk döneminde oyuncak bebeklerin cinsel bölgelerine odaklı oyunlar oynamak, yaşıyla uyumsuz cinsel içerikli konuşmalar yapmak, buna benzer resimler çizmek gibi cinsel davranışlar görülebilir.4 Okul çağı döneminde daha çok kaygı ve korkular, uykusuzluk, dikkat eksiklikleri, iştahta azalma, sessizlik görülmektedir.5 Ergenlerde ise istismar sonrasında travmatik stres belirtileri, uykusuzluk, anksiyete, depresif duygularım, özgüven eksiklikliği, intihar düşünceleri, alkol ve madde kullanımı, gelişigüzel cinsellik yaşama davranışları görülebilmektedir.

Çocuklarda cinsel istismara uğramanın uzun vadeli olumsuz etkilerine baktığımızda; kısa dönemde  ortaya çıkan olumsuzlukların uzun dönemde kronikleşmesi ve artarak devam etmesi söz konusudur. Cinsel istismarın uzun vadeli olumsuz etkileri arasında travma sonrası stres bozukluğu, kronik depresyon, anksiyete6, madde kullanımı, riskli davranışlar sergileme, akademik başarıda düşüklük, sosyal ilişkilerde geri çekilme, olumlu sosyal bağlar kuramama ve ilişkiyi sürdürememe7, intihar düşünceleri ve/veya girişimleri, öğrenme bozuklukları, yeme bozuklukları8, nörolojik hasarlar ve fiziksel sağlığın bozulması ortaya çıkmaktadır.9 Cinsel istismarın en sık karşılaşılan uzun vadeli etkisi ise travma sonrası stres bozukluğu ve depresyondur.9

Cinsel istismarı önlemek ve istismara uğrayan çocuklara destek olmak için neler yapılabilir?

Çocuğa yönelik cinsel istismarın engellenmesinde ailenin, toplumun ve kurumların önemli sorumlulukları vardır. İstismarın fark edilmesi, bildirilmesi, çocuğun güvenliği için tedbirler alınması, sağlıklı ebeveynliğin öğretilmesi, istismarcıya caydırıcı cezaların uygulanması, toplumda çocuğa yönelik cinsel istismar ile ilgili farkındalık oluşturulması çocukları korumak için atılacak önemli adımlardır. Cinsel istismara uğrayan çocukların iyileştirilmesi sürecine baktığımızda  çocukları için var olan durum ayrıntılı değerlendirilmeli ve her çocuğa özel bir müdahale planlanmalıdır. Burada çocuğun ebeveynleri ile çalışılması, çocuğun fiziksel sağlığını da temel alan farmakolojik/tıbbi tedaviler planlanması gerekebilir. Ruh sağlığına yönelik tedavilere baktığımızda ise yapılan araştırmalarda cinsel istismara uğramış çocuklarda özellikle istismarın uzun vadeli etkileri olan travma sonrası stres bozukluğu belirtilerinin azaltılmasında, depresyon, anksiyete, saldırganlık ve artan cinselleşmiş davranışların azaltılmasında en etkili müdahale Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) olarak karşımıza çıkmaktadır.11,12 

Unutulmamalıdır ki çocuğun cinsel istismarı bir çocuk hakkı ihlalidir ve bu istismarı önlemek tedavinin en etkili olanıdır.



Devamını Oku
image
29/01/2024

Sağlık Kaybı: Kanser Tanısı Almak

Kanserin son yıllarda giderek artan bir sağlık sorunu haline geldiğini düşündüğümüzde, çoğumuzun çevresinde kanser tanısı almış birisinin olma olasılığı çok yüksek.1 Peki, kanser tanısı alan kişiler neler deneyimliyorlar, psikolojik olarak nasıl süreçlerden geçiyorlar hiç düşündünüz mü? Bu yazımda bu soruyu yanıtlamaya çalışacağım.  

Kanser tanısı almak

Kanser tanısı almak; beklenmedik olması, zorlu koşullara adapte olmayı gerektirmesi, sağlık kaybı yaşanması ve çeşitli belirsizlikleri içermesiyle stresli bir yaşam olayıdır. Kanser olduğunu öğrenmek kişinin hayat akışında ciddi bir kriz yaratır. Dolayısıyla kişinin kanser tanısı aldıktan sonra psikolojik olarak zorlanması anlaşılır bir durumdur.2,3  

Arabayla düz bir yolda giderken önünüze büyük bir çukur çıktığını ve sert bir manevra yaparak yoldan çıktığınızı, o an direksiyon hakimiyetinizi kaybettiğinizi düşünün. Nasıl hissedersiniz? Kanserin kişinin hayatında yarattığı etki de benzerdir aslında. Tanıyı öğrendiği güne kadar kişinin günlük hayatı; işi, çocuklarının bakımı, sosyal yaşamı benzer seyrinde devam ederken, bir anda böyle bir durumla karşı karşıya kalmak kişinin hayat akışını böler ve yaşamı üzerindeki kontrol algısını azaltır. Bu durum kişide çaresizlik ve umutsuzluk yaratırken, sürecin getirdiği belirsizlik kaygı uyandırabilir. Bunun yanı sıra kanser tanısı alan kişinin öfke, üzüntü, hayal kırıklığı gibi duygular deneyimlemesi de beklendik bir durumdur.4 

Aslına bakarsanız kanser tanısı almak bir sağlık kaybıdır ve kişide yas tepkileri ortaya çıkarır. Yazıma kanser sürecinde yasın evrelerinin nasıl deneyimlendiğinden bahsederek devam etmek istiyorum. 

Sağlık kaybı ve yasın beş evresi

Kayıp dendiğinde birçoğumuzun aklına birinin ölümü gelir. Ancak boşanma, işten ayrılma, göç etme, hastalık tanısı alma gibi olaylar da insanların hayatında bir kayıp olarak görülür ve yas tepkilerini ortaya çıkarır. Kayıp sonrası yas sürecinde temel olarak beş evreden geçeriz. Bunlar; inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabuldür.5 

Kanser tanısı almak, kişinin hayatında sağlık kaybına neden olduğu için kişinin bu süreçlerden geçmesi beklendik bir durumdur. Yaşanan kayıptan sonra bahsedilen yas tepkilerinin ortaya çıkması normaldir. Hatta kişinin yaşadığı deneyimi anlamlandırması ve kaybı kabul etmesi açısından sağlıklı tepkilerdir aslında. 

Hatırlatmak isterim ki herkesin olaylara yönelik bakış açısı, duyguları ve davranışları kendine özgü olduğu için yasın evrelerinin deneyimlenme sırası ve süresi kişiye göre değişebilir. Bazen kişi birkaç evreyi aynı anda deneyimleyebilir ya da daha önce geçmiş olduğu evreye geri dönebilir.5 

Gelin yasın evrelerini birlikte inceleyelim: 

İnkar: “Böyle bir şey benim başıma gelmez.” “Bir yanlışlık, karışıklık olmalı.” 

Kişi, kanser olduğunu ilk duyduğunda şok olur ve durumun gerçekliğini kabul edemez. Başına böyle bir şey gelmesinin imkansız olduğunu düşünerek kanser olduğunu inkar eder.  

Öfke: “Neden beni buldu?” “Kanser olmayı hak etmedim!” 

Genellikle haberin ilk şoku atlatılıp, durumun gerçekliği kabul edildikten sonra öfke ortaya çıkar. Kişi “Neden ben?” sorusuna yanıt bulmaya çabalar. Aslında bir anlam arayışı içerisindedir. Bu durumun haksızlık olduğunu düşünerek; hastalığa, kendisine, çevreye karşı öfke hisseder ve suçlayıcı olabilir.  

Pazarlık: “Kendimi yıpratmasaydım böyle olmazdı.” “Keşke daha sağlıklı yaşaydım.” 

Kişi öfkesi biraz azaldıktan sonra kanser olmakla ilgili bir uzlaşma çabası içerisine girer yani zihinsel bir pazarlık halindedir. Geçmişte yaşadığı olayları düşünüp “keşke” ile başlayan cümleler kurar. Kimi zaman da olabilecek olumsuz sonuçları, tanrıya sözler vererek engelleyebileceğini ya da erteleyebileceğini düşünür. 

Depresyon: “Hiçbir şey yapmak istemiyorum.” “Umutsuz ve çaresizim.” 

Bu aşamada kişi kaybıyla yüzleşip bir nevi yasını tutmaya başlar. Kişinin mutsuz hissetmesi, hiçbir şey yapmak istememesi ve çözüm yolu bulamayacağını düşünmesi olası bir durumdur. Kabul evresine geçişi kolaylaştırmak için kişinin
duygularını deneyimlemesi ve dışa vurması önemlidir. 

Kabul: “Böyle bir durum ne yazık ki başıma geldi.” “Bu süreci daha iyi yönetmek için neler yapabileceğime bakacağım.” 

Kabul evresine geçildiğinde, kişi artık kanser tanısı aldığını kabul eder ve süreci yönetmekle ilgili planlar yapmaya başlar. Kişi planları doğrultusunda adım attıkça kontrol algısı güçlenir ve attığı adımlar onun içinde bulunduğu duruma adapte olmasını sağlar. 

Terapide kanser sürecine yönelik nasıl çalışılır?

Kanser sürecinin hem fiziksel hem de psikolojik açıdan zorlayıcı deneyimler içerdiğini kabul etmek gerekir.4 Kişinin bu süreci daha iyi yönetebilmesi ve baş etme becerilerini güçlendirmesi için terapi desteği alması faydalı olacaktır. Terapide, kişinin kanser sürecinde yaşadığı psikolojik sorunlara ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik çalışırken, Bilişsel ve Davranışçı Terapilerin (BDT) en etkili terapi yaklaşımlarından olduğu bilinmektedir.6,7 

Terapide kanser sürecine yönelik çalışırken kişinin; 

Yas tepkilerini tanıması ve içinde bulunduğu süreci anlamlandırması,  

Duygularıyla temas etmesi ve onları taşıyabilme kapasitesinin artması,  

Zorlandığı durumları kabul etmesi ve çözüm yolları bulması, 

Sağlıklı iletişim kurarak çevresiyle duygu paylaşımında bulunması ve sosyal destek kaynaklarının güçlenmesi, 

Yaşamını yeniden yapılandırarak kanser sürecine adapte olması, 

Koşulları göz önünde bulundurularak keyif alacağı ve yeterlilik algısını artıracak aktivitelerde bulunması hedeflenir. 

Bütün bunlar kişinin duygularını kabul etmesini, hastalığa yönelik farklı bir bakış açısı geliştirmesini ve kanser sürecini daha iyi yönetebilmesini sağlar. Bunun yanı sıra kişinin deneyimleyebileceği psikolojik süreçlerle ilgili bilgi sahibi olması ve sürece yönelik plan yapması belirsizliğin ve kaygının azalmasına yardımcı olur. Kişi süreç içerisinde atabildiği adımlar olduğunu gördükçe yaşamı üzerindeki kontrol algısı artarken, umutsuzluk ve çaresizliği azalır.

Sonuç olarak psikolojik dayanıklılığın artmasıyla; kişi direksiyon hakimiyetini geri kazanır, alternatif yollar bulur ve yeni bir rotadan yoluna devam eder. 

Devamını Oku
image
26/01/2024

Languishing

Yaşanan COVID-19 salgını ile sosyal ilişkilerin azalması, sıkılma, isteksizlik gibi durumlar arttı ve ‘’languishing’’ kavramı daha sık duyulur bir kavram haline geldi. Peki, languishing nedir? Bu yazımızda size languishing kavramını tanıtacağız.

Languishing nedir?

Languishing günlük hayatın sıradanlaşması, evde geçirilen sürenin artması, sosyal çevrenin azalması, belirsizlik ve izolasyon gibi faktörler sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bu durumda isteksizlik, motivasyon eksikliği, sıkışmışlık, hayattan zevk alamama ve sürekli yorgunluk gibi belirtiler ortaya çıkar.1 Bu belirtilerin sıklığı ve yoğunluğu arttığında kişi günlük hayatını sürdürmekte sorun yaşar.

Languishing ile depresyon arasındaki fark

Depresyon; çökkünlük, isteksizlik, günlük işlerin aksatılması, sosyal çevreyle ilişkilerin kopması ve aktivitelerden keyif alamama gibi belirtilerle kendini gösterir. Languishing ve depresyon tanım olarak benzer gibi görülse de aralarındaki temel farklar şunlardır:

Depresyonda kişi belirtileri daha uzun süreli ve yoğun bir şekilde yaşar. Kişinin günlük işlevselliği ciddi bir şekilde etkilenir ve hayatını zorlaştırır.

Languishing, kişinin yaşadığı isteksizlik ve keyif alamama daha hafif ve kısa sürelidir. Languishing yaşayan kişiler, genellikle günlük aktivitelerini çoğunlukla yerine getirir ancak bu aktivitelerden tam anlamıyla keyif alamazlar.1,2,3

Languishing ile başa çıkmanın yolları:

Languishing ile başa çıkmak zorlu bir süreç olabilir. Bir terazi sistemi gibi, kişinin keyif aldığı aktiviteleri yapmadığında, hayatı durgunlaştığında terazinin bir kefesi gittikçe hafifler ve isteksizlik, sıkıntı kefesi ağır basar. Böylelikle kişinin hayatında dengeyi koruması zorlaşır. Ancak aşağıdaki bu adımlar languishing ile başa çıkmak için yardımcı olabilir.4

  1. Hedef belirlemek ve adım atmak: Küçük ve ulaşılabilir hedefler belirlemek isteği ve motivasyonu arttırabilir. O hedeflere ulaşmak sonraki adım için zemin oluşturur.
  2. Aktivite planlamak: Keyif alınan aktiviteleri günlük yaşama daha çok katmak kişinin yaşadığı sıkıntıyı azaltır ve yaşamdan daha çok keyif almasını sağlar.
  3. Sosyal ilişkiler kurmak: İzolasyon ve sosyal ilişkilerin azalması languishing’in ortaya çıkmasında önemli bir faktördür. Bu nedenle kişinin ailesiyle, arkadaşlarıyla iletişim halinde olması önemlidir.
  4. Profesyonel destek almak: Eğer languishing uzun süredir devam ediyor ve sıkıntıya neden oluyorsa profesyonel destek almak önemlidir.

BDT ve Languishing

Bilişsel ve Davranışçı Terapi seansları kişinin yaşadığı sorunlar ile başa çıkmasına yardımcı olan etkili bir terapi yaklaşımıdır. BDT seansları ile kişinin eskiden keyif aldığı aktiviteler tekrar hayatına dahil edilir. Böylelikle kişinin yaşama dair isteğini ve motivasyonunu artar. Aynı zamanda problemlerle daha etkili başa çıkabilmesi için problem çözme becerileri geliştirmesine yardımcı olur. Kişinin sosyal ilişkilerini güçlendirmesi ve sosyal izolasyonun azalması için adımlar atılır. BDT seansları sonucunda kişinin; yaşadığı sıkıntı azalır ve yaşam kalitesi artar.

Devamını Oku
image
23/01/2024

Geçici Bir Çözüm: Erteleme

Bir işe, çalışmaya başladığınızda o aktiviteden başka her şeyi yaptığınız oldu mu? Yapmanız gereken işler varken evi temizlemek, telefonla oynamak, arkadaşlarınızla mesajlaşmak gibi başka şeylerle vakit geçirdiğinizi fark ettiniz mi? ‘’Şu an canım istemiyor yarın yaparım’’ deyip yapmaya başladığınız işi yarım bıraktınız mı? O zaman siz de çoğu insanın yaptığı gibi bazı şeyleri ertelemişsiniz demektir. 

Erteleme, kişinin yaparken zorlanacağı veya sıkıntı duyacağı bir aktivite yerine kolayca yapıp, keyif alabileceği aktiviteleri tercih etmesidir. İster ev işleri olsun ister ödevler, isterse de  iş ile ilgili yapacakları olsun çoğu insan yaparken zorlanacağı aktiviteleri zaman zaman erteler. Bu normal olsa da bazı insanlar için erteleme davranışı sorun haline gelebilir.1,2

Erteleyen her insan tembel midir?

Yapacağınız işleri ertelediğinizde kendinize ‘tembelsin bu yüzden yapmadın’ diyebilirsiniz. Ancak erteleme, tembellikten farklılaşır. Tembellikte, kişi bir aktiviteye başlamakla ilgili isteksizdir. Ertelemede ise kişi yapacağı aktivite için istekli olmasına rağmen aktiviteye başlayıp sürdürmekte sorun yaşar ve keyif alabileceği bir aktiviteye yönelir.1,3

Ertelemenin nedenleri:

Ertelemenin birçok nedeni olabilir. Bu nedenlerden bazıları;

  • Kaygı ve sıkıntı hissetmekten kısa süreli uzaklaşmak.
  • Kısa süreli keyif almak, eğlenmek.
  • Yapılacak aktivitenin zorlayıcı olması.
  • Hata yapmaktan kaçınmak ve mükemmelliyetçilik.
  • Gerçekçi hedef belirlememek. 
  • Planlama yapmamak.

Aşağıda ertelemeye neden olan bu nedenlerle ilgili neler yapabileceğinize dair ipuçlarını bulabilirsiniz.

Ne yapılabilir?

Gerçekçi hedefler belirlemek: Ulaşılması güç hedefler belirlediğinizde erteleme davranışı sürer. Hedeflerinizi daha ulaşılabilir belirlediğinizde ise hedefi tamamlamaya yönelik motivasyonunuz artar.

Öncelik sıralaması yapmak: Birçok işi bir anda yapmaya çalışmak sıkıntı duymamıza neden olur ve erteleme davranışıyla sonuçlanır.  Bu nedenle yapacağınız işleri tarih ve önem sırasına göre listeleyip eyleme geçtiğinizde hedefleri tamamlamanız kolaylaşır. Ayrıca gerçekleştireceğiniz işi parçalara ayırmak ve ve parçaları tamamlayarak ilerlemek, ertelemeden hedefinize ulaşmanıza yardımcı olacaktır. 

Zamanı planlamak:  Atılacak adımları planlamak ve bu adımların ne zaman atılacağına dair zaman planlaması yapmak önemlidir.1 Yapılacaklar listesi yapmak ve tamamlayacağınız zamanı belirlemek yardımcı olabilir. 

Küçük ödüller vermek: Hedefe ulaşmanız için gereken süre uzadıkça o hedefi tamamlamaya yönelik isteğiniz azalır. Uzun vadede büyük kazanımlara ulaşmak yerine kısa vadede daha küçük ama hemen keyif alabileceğiniz kazanımlara yönelirsiniz. Sonuç olarak uzun vadeli hedeflerinizi erteleyebilirsiniz.5 Bu durumun önüne geçmek için yapılacaklar listenizi tamamladıkça kendinize küçük ödüller verebilirsiniz. Örneğin yapılacaklar listenizde bir hedefinizi zamanında bitirdiğinizde kendinizi tebrik edebilirsiniz ve keyif alabileceğiniz bir aktiviteye vakit ayırabilirsiniz.

Dikkati dağıtan uyaranları kaldırmak: Çalışmaya başladığınızda dikkatinizi neyin dağıttığını fark etmeye çalışabilirsiniz. Örneğin telefonunuza gelen mesajlar, sosyal medya bildirimleri gibi dikkatinizi dağıtabilecek kaynakları kapatabilirsiniz.6

Duyguları hissetmekten kaçınmamak: Bazı aktiviteleri yaparken daha yoğun kaygı ve sıkıntı hissedebilirsiniz. Bu durum zorlayıcı olabilir. Kaygıdan ve sıkıntıdan uzaklaşmak için yaptığınız işi bıraktığınızda kısa süreli rahatlasanız da bu kalıcı bir rahatlama değildir. Yaptığınız işi tamamlamadığınız için daha yoğun kaygı hissedebilir ve suçluluk duyabilirsiniz.5

Ertelemek yerine, adım atmayı tercih ettiğinizde kaygının ve sıkıntının sizi hep aynı seviyede rahatsız etmediğini deneyimleyebilirsiniz. Bununla birlikte bu duygulara karşı süreç içerisinde giderek toleransınız artar.1

Hata yapmayı kabul etmek: Ertelemenin bir diğer nedeni başarısız olmaktan kaçınmaktır. Hata yapmamak için hiç adım atmıyor olabilirsiniz. Hata yapma ihtimaline rağmen adım attığınızda hem gerçekten hata yapıp yapmayacağınızı görebilir hem de hata yapsanız da nasıl başa çıkacağınıza yönelik baş etme becerileri geliştirebilirsiniz.2,7

Ertelediğiniz için uzun vadede sorun yaşıyor olsanız da yeni ve etkili bir çözüm bulamadığınız için ertelemeye devam ediyor olabilirsiniz. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ile ertelemeyi yönetmeyi öğrenebilir aynı zamanda erteleyerek kontrol etmeye çalıştığınız kaygıyla etkili başa çıkabilirsiniz. 2,7

Devamını Oku
image
09/10/2023

Saç ve Kıl Koparma: Trikotillomani

Trikotillomani diye bir kelimeyi hiç duydunuz mu? Ne olduğu hakkında bir bilginiz var mı? Trikotillomani, tekrarlayıcı bir şekilde saç, kaş, bıyık, kıl çekme ve koparma davranışının görüldüğü bir psikolojik sorundur. Kulağınıza ilginç gelebilecek bu sorunun toplumda görülme sıklığının hiç de azımsanmayacak kadar yüksek olduğunu tahmin eder miydiniz? Bu konuyla ilgili bir araştırma yaklaşık her 50 kişiden 1’inin yaşamları boyunca trikotillomani yaşayabileceğini bulmuştur.1 Bunun ne kadar ciddi bir oran olduğunu anlamak için orta boyutlarda bir yolcu uçağındaki yolculardan 4’ünün bu sorunu yaşadığını düşünebilirsiniz. Peki, trikotillomani nedir, belirtileri nelerdir, tedavide neler yapılabilir? Şimdi bu konuyu biraz daha detaylı ele alalım.

Trikotillomani nedir?

Trikotillomani (TTM), kişinin tekrarlı olarak kıllarını çekmesi ve koparması sonucu, belirgin olarak saç, kaş, kirpik ve/veya sakal kaybına uğradığı psikolojik bir sorundur. Bazen kişi seçtiği kılı sadece çekebilir, yani her çektiği kılı koparmaz. Kişinin kıl çekme ve koparma davranışı sadece baş bölgesindeki kıllarını kapsamaz. Yapılan bir araştırma, trikotillomanisi olan kişilerin yarısının kasık kıllarını da çektiğini ve kopardığını bulmuştur.2 Trikotillomani tanısı için kabul edilen kriterlere bir bakalım:3

  1. Kişinin vücut kıllarını (saç, kaş, kirpik, bıyık, sakal, kasık tüyleri vs.) tekrarlı olarak koparması ve kopardığı bölgede kelleşme meydana gelmesi.
  2. Kişinin kıl çekme ve koparma davranışını azaltmak veya durdurmak için tekrarlı başarısız girişimlerde bulunması.
  3. Kıl çekme ve koparma davranışının belirgin olarak sorun ve sıkıntılara yol açması (bireysel ve sosyal sıkıntı, mesleki ve diğer önemli alanlarda işlevsellik kaybı).
  4. Kıl çekme ve koparma davranışının başka tıbbi bir nedenden kaynaklanmaması (Örneğin, dermatolojik bir hastalık).
  5. Kıl çekme ve koparma davranışının başka psikolojik bir sorun ile açıklanır olmaması. Örneğin, kişi koparma davranışını bedeninde algıladığı ve sorun olarak gördüğü görüntüyü değiştirme çabasıyla yaptığı zaman trikotillomani tanısı söz konusu olmaz.

Çekme ve koparma davranışı nasıl ortaya çıkar, kişi bu davranışı neden sürdürür?

Trikotillomani, her yaş grubunda görülebileceği gibi sorunun ortaya çıkması genellikle ergenlik dönemlerine denk gelir.4 Bu sorunu yaşayan kişilerin çoğu kıl çekme ve koparma davranışının farkında olmadıklarını, bunu otomatik bir şekilde yaptıklarını söylerler. Diğer yandan farkındalıkla gerçekleşen kıl çekme ve koparma davranışında kişiler kılı kopardıkları bölgedeki saç veya kıl örüntüsünde doğru olmayan, rahatsızlık hissettiren bir düzensizlik olduğunu düşünerek kopardıklarını ifade etmişlerdir.5 

Kişinin kılı çekmesi ve koparması çeşitli duyumsal, duygusal ve bilişsel etmenler tarafından tetiklenir. Kişinin fiziksel duyumları kılı çekmesi ve koparması için en önemli faktörlerden biridir. Örneğin, kişi ellerini saçına götürür, saç kıllarının etrafında ellerini gezdirir, parmak uçlarıyla uygun saç telini arar, parmağında çevirir, saç telinin kalınlığını bakmak için parmak uçlarında saçları okşar ve uygun saçı bulduğunda çekerek koparır. Bazıları ise koparılan kılı dudak etrafında dolaştırarak ve dudağa batırarak keyif alır. Hatta bazı kişiler kopardığı kılı yutar. Bu alanda yapılan bir araştırma trikotillomani tanısı olan bireylerin beşte birinden fazlasının trikofaji olarak adlandırılan kopardığı kılı yutma davranışı sergilediğini göstermiştir.6 Trikofaji kişinin ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşmasına ve hatta cerrahi müdahaleler geçirmesine neden olabilmektedir. Kişi kıl koparmaya kendisine bir şekilde olumlu etki yapan bu fiziksel duyumları hissetmek için devam eder.

Fiziksel duyumların yanı sıra kişinin duyguları da çekme ve koparma davranışı için önemli bir etkendir. Kişi kılı koparmadan önce kaygılı, kızgın, stresli ve/veya üzgün hissedebilir. Kişi bu duygulardan uzaklaşmak veya bunları ortadan kaldırmak için rahatladığı, kendini iyi hissettiği davranışlar sergileyebilir. Eğer kişi saçını, kaşını veya kirpiğini kopardığında, elinde gezdirdiğinde veya yuttuğunda dikkatini zorlayıcı duygulardan alabiliyorsa ye da duygusal olarak rahatlıyorsa bu kişinin rahatsız hissettiği duygulara karşı geliştirdiği bir baş etme yöntemi olabilir. 

Son olarak kişinin birtakım düşünceleri çekme ve koparma davranışının ortaya çıkma ihtimalini arttırabilir. Örneğin, farkındalıkla saçını koparan kişi, "Burası düzensiz olursa kötü görünür, insanlar fark eder" gibi bir düşünceyle bunu yapabilir. Aynı zamanda kişi kendisine saç koparma davranışını kolaylaştıracak telkinlerde bulunabilir. Örneğin, “Sadece bir sakal telini koparacağım ve sonra duracağım” gibi. Diğer yandan otomatik bir şekilde koparma davranışında düşüncelerin davranışa bir etkisi olmaz.

Trikotillomani tedavisi

Trikotillomani tedavi edilmediğinde şiddetinde zaman zaman dalgalanmalar olan kronik bir sorundur. Yani kişinin davranışları bazen azalma bazen artma eğilimindedir. Trikotillomani sorununu yaşayan yetişkinlerin, yaklaşık üçte birinin yaşam kalitesinin düşük olduğu görülmektedir.7 Yapılan araştırmalarda trikotillomaninin BDT yani açılımıyla Bilişsel Davranışçı Terapi ile etkili bir şekilde tedavi edilebildiği bulunmuştur.8, 9, 10 BDT’nin özellikle davranışsal yöntemleri kişinin vücut kılını çekme ve koparma davranışının önüne geçmesinde etkilidir. Tedavide kişinin bu davranışı neden sürdürdüğüne yönelik kapsamlı bir kavramsallaştırma hazırlanır. Kavramsallaştırma sonrası uyaran kontrolü, davranış azaltmayı hedefleyen olumsallık yönetimi, üstüne gitme, tepki engelleme, duygu regülasyonu gibi çeşitli teknikler kişinin kavramsallaştırması doğrultusunda seçilerek tedavide kullanılır.11

Devamını Oku
image
07/10/2023

Hayal Kurmak: Hayattan Kaçış

Hayal kurmak, gelecekteki kendimizi düşünmek, farklı senaryoları değerlendirerek gerçek hayatta olabilecek veya olamayacak kurgularda kendimizi bulmak normaldir ve faydalıdır. Öyle ki tarihteki buluşların ve sanat eserlerinin temeli öncelikle bir insanın hayal etmesiyle atılmıştır. Öte yandan hayal kurmak her zaman faydalı olmayabilir. Bazı insanlar o kadar sık ve uzun süreler hayal kurar ki akıp giden zamanı fark etmez. 

Uyumsuz hayal kurmak (Maladaptive Daydreaming)

Uyumsuz hayal kurmak, zaman zaman birkaç dakika hayale dalmaktan daha fazlasıdır. Uyumsuz bir şekilde hayal kuran kişiler buna saatlerini vererek günlük hayatlarının önemli bir kısmını hayal kurarak geçirirler. Bunlar hayallerinde çeşitli olaylar ve karakterler kurgularla[1] r. Örneğin, bir kurgusunda kişi kendisini başarılı, dünya çapında tanınan ve eserleri büyük kitlelere ulaşan bir yazar olarak hayal ederken, diğer bir kurgusunda kaza geçirdiğini ve sevdiklerini kaybettiğini hayal edebilir. 

Bu kişiler, kurguladıkları olaylara ve karakterlere dair kapsamlı bir olay örgüsü yaratırlar. Kendilerini de bu dünyanın içine katarak yaşamlarını hayallerinde yaşarlar. Kurguladıkları hayaller o kadar canlı ve gerçek olabilir ki kişiler hayatlarından kopar.1,2

Sürekli ve aşırı hayal kuran kişilerde aşağıdaki belirtiler görülür:

Gün içerisinde uzun saatler hayal kurmak.

Hayal kurmaya devam etme isteği duymak.

Hayal kurmayı durduramamak.

Hayal kurarken hayalin içeriğini aşırı detaylandırmak. 

Kurulan hayallerdeki olaylara sözel ve fiziksel ifadelerle tepki vermek.

Başka şeylere odaklanamamak.

Uyku problemleri yaşamak.

Sosyal ilişkilerde sorun yaşamak. 

Bu belirtiler yoğunlaştığında kişiler günlük hayatını sürdürmekte sorun yaşarlar.1,3

Hayal kurmanın sorun haline gelmesi 

Hayal kurmayı sürdüren kişinin hayal etmeden sağladığı faydadır. Bu faydayı iki şekilde görebiliriz: (1) hayal edilen olayları düşünmenin verdiği haz, (2) sıkıntıda ve zorlayıcı deneyimlerden kaçınma. Kişi kendisini hayal ettiği kurgudaki olayları yaşarken hayal ettiğinde sanki bunlar gerçekmiş gibi yarattıkları duyguları hissedebilir. Sevinir, heyecanlanır, haz alır… Böylece kişi bu olumlu duyguları hissetmek için kişi fırsat buldukça hayal kurabilir. Öte yandan günlük hayat içerisinde herkes zorlayıcı deneyimler ve bu deneyimlerle beraber kaygı, öfke gibi duygular yaşar. Kişi, bu deneyimlerden ve duygulardan kaçmak ve rahatlamak amacıyla da hayal kurmaya başlayabilir. Hayal kurarak eğlenebileceği, onu sıkıntıdan ve kaygıdan uzaklaştıran kurgular yaratır. Ancak kişi duygularından kaçtığında onları yönetmeyi öğrenemez ve her olumsuz duygu hissettiğinde hayallere sığınır. Ayrıca kişi sıkıntı veren sorumluluklarından kaçmak, işlerini yapmamak için de hayallere dalabilir. Kişi aşırı bir şekilde hayal kurarak zamanını geçirmeye başladığında birtakım sorunlar ortaya çıkar. Hayal kurarak zaman geçirmek istediği için gün içerisinde yapacağı işleri erteler, hayatını askıya alır. Hayallerde yaşarken kaygı ve sıkıntı yaşamasa da gerçek hayata döndüğünde yoğun kaygı ve sıkıntı hisseder, bu duygularla etkili şekilde baş edemez. Kişi zorlayıcı olaylarla ve duygularla karşılaştığında kendisi için yarattığı evrene döner ve kısa bir süre için yeniden hayatından kaçar. Böylelikle sosyal ilişkiler, iş, okul gibi alanlarda sorun yaşamaya başlar.

Hayal kurmak ve bilişsel davranışçı terapi

Hayal kurmak sorun haline geldiğinde Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ile hangi olayların ya da durumların kişinin hayal kurmasına yol açtığı, hayal kurmanın kişi özelinde sağladığı fayda (yani hayal kurmanın işlevi) ve sorunun kişinin hayatını nasıl etkilediği incelenir. Böylelikle hayal kurmanın kişiye özel kavramsallaştırması yapılır ve ona özel terapi planı oluşturulur. 

BDT yöntemleri çalışma sonucunda sonucunda kişinin hayal kurma sıklığı ve yoğunluğu azalır, günlük hayatındaki sorumluluklarını yerine getirebilmesi için alan açılır, kaygıya ve sıkıntıya toleransı artar. Böylece kişi günlük hayatına uyum sağlar, sorunlarla etkili bir şekilde baş eder.

Devamını Oku