Bağımlılık, kişinin keyif alma ya da yaşadığı sıkıntılardan kurtulma amacıyla aldığı bir maddenin veya sergilediği davranışın üzerindeki kontrolü kaybederek günlük yaşamındaki işlevselliğini yitirmesidir.1,2,3 Kişiler yaşamları boyunca birtakım maddelere ya da davranış biçimlerine yönelik kontrolü kaybederek bağımlılık geliştirebilir.4 Bunlar; uyuşturucu ya da alkol, sigara gibi madde bağımlılığı olabileceği gibi kumar, alışveriş, seks, yeme, teknoloji gibi davranış bağımlılıkları da olabilir.4
Kişi, hızlı bir şekilde keyif alma, hazza ulaşma ve deneyimlediği sıkıntılardan kaçınma amacıyla maddeye ya da belirli davranışlara yönelir. Ancak, zamanla devam eden madde kullanımıyla veya belirli davranışlarla kişinin vücudu maddeye alışır; ilgili davranışlar alışkanlık haline gelir. Kişi başlangıçtaki haz duygusunu sürdürebilmek için madde kullanım sıklığını arttırır ve ilgili davranışları yoğun miktarda sergiler. Zaman geçtikçe kişi maddeye ya da davranışa yönelik artmış istek ve ihtiyaç duyabilir. Bu doğrultuda kişinin kontrolü git gide zayıflar. Kontrol zayıfladıkça günlük yaşamın gerektirdiği durumlara yönelik işlevsellik kaybolur. Bu süreçte kişi aile, arkadaş ve romantik ilişkilerinde sorunlar yaşayabilir. Sosyal ilişkilerdeki bozulma kişiye yalnız hissettirebilir. Sosyal ilişkilerin yanı sıra iş ve okul hayatında da sorunlar ortaya çıkabilir. Maddeye veya davranışa karşı duyulan arzu, kişinin dikkatini toplamasını ve sorumluluklarına odaklanmasını engelleyebilir. Ayrıca, bağımlılık nedeniyle ekonomik ve mali sorunlarla karşılaşma olasılığı da artabilir.
Madde bağımlılığı: İçerisinde alkol, uyuşturucu/yatıştırıcı maddeler, halüsinatif maddeler, uyarıcı/canlandırıcı maddeler ve tütünü barındırır.1 Madde bağımlılıkları, kişi üzerinde nörolojik etkiye sahiptir.5 Alınan maddeler vücutta dopamin salınımını arttırarak kişiye keyif verir. Yapılan araştırmalar madde kullanımının beyindeki ödül sistemini tetiklediğini göstermiştir.5,6 Amerikan Psikiyatri Derneği (APA)'ne göre, maddeye bağlı kimyasal bağımlılığın gelişmesi, genellikle kişinin kendi isteğiyle ilgili maddeyi kullanmasıyla başlar. Başlangıçta kişi, maddeye bağımlı olma isteğiyle hareket etmez. Ancak zamanla madde kullanımı devam ettikçe kontrolü ve günlük işlevselliğini kaybeder.4 Bu tür bağımlılıklar, kişinin bedensel ve zihinsel sağlığını olumsuz yönde etkiler. Uzun süreli ve düzenli kullanımı kişinin yaşamını derinden etkileyebilir.
Davranışsal bağımlılıklar: Kişinin belirli davranışlara yönelik bağımlılık geliştirmesini ifade eder. Davranışsal bağımlılıklar genellikle belirli aktivite/eylemlerle ilişkilendirilir ve kişi bu ilişkili davranışları kontrol etmekte zorlanır. Kumar oynamak, internet kullanımı, alışveriş yapmak, seks, porno izlemek ve oyun oynamak gibi davranışlar, davranışsal bağımlılıklara örnek verilebilir.3,7
Kişiler, ilgili davranışları sergilemeye yönelik yoğun ihtiyaç ve arzu hissedebilir ve bu hisleri kontrol etmekte zorlanabilir. Davranışsal bağımlılıklar, kişilerin hayat kalitesini düşürebilir ve çeşitli sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Kişinin sosyal ilişkilerinde, iş ve okul yaşamında sorunlara neden olabileceği gibi ekonomik alanda da sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.6
Kişinin kontrolünü ve günlük yaşamındaki işlevselliğini kaybetmesine neden olan bağımlılık, çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkabilir. Genetik faktörler, çevresel etkiler, psikolojik sorunlar ve sosyoekonomik faktörler gibi birtakım nedenler kişileri bağımlılık geliştirme riskine karşı daha açık hale getirebilir.5,6
Genetik faktörler: Genetik yatkınlık, kişilerin bağımlılık geliştirme riskini arttırabilir. Kişilerin aileleri incelendiğinde ailesinde bağımlılık öyküsü olanların, bağımlılık geliştirmeye daha yatkın oldukları görülmüştür.8 Genetik yatkınlık, kişinin bağımlılık geliştirme eğilimini etkileyebilir ve belirli maddelere veya davranışlara karşı daha duyarlı ve açık hale getirebilir.
Çevresel etkiler: Bir diğer faktör olan çevresel etkilere bakıldığında genç yaş ve arkadaş çevresindeki olumsuz faktörler bağımlılığın gelişmesine etki edebilir.9 Bağımlılığın gelişebileceği bir ortam içerisinde bulunmak bağımlılık riskini arttırabilecek çevresel faktör olarak ele alınabilir.
Psikolojik sorunlar: Duygusal sıkıntı, depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik sorunlar kişilerin bağımlılık geliştirme olasılığını arttırabilir.5,6,10 Hissedilen olumsuz duyguları hafifletmek amacıyla kişilerin madde kullanımına ya da davranışsal bağımlılıklara yönelme olasılığı artabilir.
Ekonomik ve sosyal faktörler: Sosyoekonomik düzeyin düşük olması, eğitim düzeyinin düşük olması veya yeterli sosyal destek alamama, kişilerin bağımlılık geliştirme olasılığını arttırabilir.8 Tüm bu faktörler kişinin yaşadığı olumsuz durumlarla baş etme şekillerini ve bağımlılık geliştirme olasılığını etkileyebilir. Ancak, yalnızca bu faktörlerin var olmasıyla bağımlılık açıklanamaz. Bu nedenle bağımlılığı anlamak, önlemek ve tedavi etmek için profesyonel destek alınmalıdır.
Bağımlılığın kişi üzerinde çeşitli etkileri bulunur. Bu etkiler bağımlılığın türü, süresi ve şiddetine bağlı olarak değişir. Kişinin yaşam kalitesini ciddi oranda düşürür ve hayatının çeşitli alanlarında sorun yaşamasına neden olur. Alkol ve uyuşturucu gibi madde bağımlılığı olan kişiler ciddi sağlık sorunları yaşayabilir. Bu kişilerin karaciğer, böbrekler, kalp ve akciğerler gibi organlarında ciddi sorunlar ortaya çıkabilir.11,12 Aynı zamanda alınan maddeler; beynin özellikle yargılama, karar verme, öğrenme, hafıza ve davranışsal kontrol ile ilgili alanlarında, bağımlılığa bağlı olarak sorunlar geliştirebilir.4,6 Bu sorunlar ve bağımlılık, kişinin depresyon, anksiyete, panik ataklar gibi birtakım psikolojik sorunlar yaşamasına neden olabilir.5,6,10 Günlük yaşamda işlevsellikteki bozulmalar kişinin öz güvenini, öz saygısını, ilişkilerini ve iş/okul performansını etkileyebilir. Bağımlılık aile içi çatışmalara, ilişki sorunlarına, boşanmalara, yalnızlığa, dürtüsel ve tehlikeli davranışlara neden olabilir.6,13
Bir kişinin bağımlılık geliştirdiğine dair belirtiler şunlardır:1
Klinik değerlendirme: Bağımlılığın anlaşılabilmesi için klinik değerlendirme, sürecin temel ve önemli bir parçasıdır. Klinik değerlendirme sayesinde bağımlılık belirtileri, bağımlılığın günlük yaşam üzerindeki etkileri, sosyal ilişkiler ve işlevsellik gibi alanlar etkili bir şekilde değerlendirilir. Bağımlılıkla mücadele konusundaki uzmanlar tarafından yapılan klinik değerlendirme, kişinin gereksinimlerinin doğru bir şekilde anlaşılmasını sağlar ve bu da kişiye uygun tedavi ve destek sağlanmasını mümkün kılar. Bu değerlendirme süreci, kişinin uzun vadeli iyilik haline ulaşmasını ve bağımlılıkla başa çıkmasını destekler.
Psikolojik testler: Değerlendirmede DAST10 ve AUDIT gibi standardize edilmiş psikolojik testlerden de yararlanılabilir. Bu psikolojik testler, semptomların anlaşılması ve kişinin bağımlılık derecesinin belirlenmesine katkı sağlar. Klinik değerlendirme aynı zamanda kişiye uygun bir tedavi planı oluşturmak açısından da etkili bir yöntemdir.
Laboratuvar testleri: Bağımlılık yapan maddelerin kişinin vücudundaki varlığını tespit etmek amacıyla ve kişinin ilgili maddeleri kullanım düzeylerini anlamak için laboratuvar testlerine başvurulur. Üriner, toksikolojik ve kan testleri gibi çeşitli laboratuvar testleri bağımlılığı teşhis etme ve tedavi planı belirlemede önemli bilgiler verir. Laboratuvar sonuçları, bağımlılığın altında yatan nedenlerin tespitinde veya kişinin psikolojik durumunu değerlendirmede tek başına yeterli bir yöntem değildir. Bu nedenle diğer yöntemlerle birlikte kapsamlı bir değerlendirme yapmak gerekir.
Fiziksel muayene: Fiziksel muayene, kişinin bağımlılık belirtileri ve kişi üstündeki etkilerini anlamada ve tedavi planlamada önemli bilgiler verir. Bu muayene, bağımlılığın türüne göre (örneğin alkol bağımlılığı, madde bağımlılığı gibi) değişiklik gösterebilir. Ancak temel muayene, genel görünüm ve durumun değerlendirilmesi; kan basıncı, nabız gibi vital bulguların değerlendirilmesi; solunum sistemi değerlendirmesi ve nörolojik değerlendirme gibi süreçleri kapsar.
Kişilerin bağımlılıkla baş edebilmesi, sağlıklı ve işlevsel bir şekilde yaşama geri dönebilmesi adına çeşitli tedavi yaklaşımları bulunur. Bağımlılık tedavisi için ilaç tedavisi, davranışçı terapiler, destek grupları ve rehabilitasyon süreçlerinden bahsedilebilir.
İlaç tedavisi: Bağımlılık tedavisi için kullanılan ilaçlarla, bağımlılık sonucunda ortaya çıkan fizyolojik etkilerin azalması, hafiflemesi ya da önlenmesi amaçlanır. Bu ilaçlar bağımlılığın türüne göre değişebilir ve kullanımı bir doktor tarafından reçete edilir.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): BDT bağımlılık tedavisinde birinci sırada önerilen yaklaşımdır.5,6 Madde ve davranış bağımlılığı tedavilerinde hedefler benzerdir. Tedavide ana amaç bağımlılığın sonlanmasıdır. İlk olarak, kişinin bağımlılık geliştirmesine neden olan ve bağımlılığı sürdüren faktörler düzenlenir. Kişinin bağımlılık temelli davranışları üzerindeki kontrolü arttırılır. Bağımlılık geliştiren biri için aldığı madde veya bağımlı olduğu davranış dışındaki aktiviteler, tatmin edici bir zevk kaynağı olmayabilir. Bu nedenle tedavide öne çıkan hedeflerden biri, bu kişinin hayatının farklı alanlarından aldığı zevk ile tatmin olmasını sağlamaktır. Diğer bir ortak hedef de kişinin hayat kalitesini arttıracak düzenlemelerin yapılmasıdır. Bu düzenlemeler ile bağımlılığa bağlı işlevsellikte bozulmalar tespit edilip sorunlar giderilir. Tedavinin başarısı, birçok davranış değişikliğini gerektirir. Kişi, terapide edindiği becerileri hayatının geneline yayarak ve yeni alışkanlıklarını devam ettirerek kalıcı iyileşmeyi sağlar.
Destek grupları: Benzer deneyimleri yaşayan ya da yaşamış kişilerin bir araya geldiği ve güvenli, destekleyici bir ortamda destek aldığı terapötik ortamlardır. Bu gruplarda kişiler birbirlerine moral ve motivasyon sağlarlar. Taşıdıkları duygusal yükleri paylaşarak birbirlerine yardımcı olurlar. Türkiye’de YEDAM adında, bağımlılık süreci için Yeşilay tarafından başlatılmış “Kendine Yardım Grupları” bulunmaktadır. Bu kendine yardım gruplarında kişiler açık ya da kapalı oturumlarda, kimliklikleri gizli bir şekilde paylaşımlarda bulunarak bağımlılıkla mücadele süreçlerini desteklerler. Böylece kişiler, başa çıkma becerileri geliştirebilir ve bu gruplar aracılığıyla yalnız olmadıklarını görebilirler.
Rehabilitasyon süreçleri: Bu süreç alandaki uzmanlar tarafından kişinin ihtiyaçlarına yönelik özel olarak hazırlanmış programlarla gerçekleştirilir. Rehabilitasyon süreci, kişinin hem fiziksel hem de psikolojik açıdan iyileşerek sağlıklı bir yaşama dönmesini destekler. Bağımlılığın yanı sıra, bu süreçte ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlarla etkili baş edebilme mekanizmalarının geliştirilebilmesi için beceri eğitimlerini de içerebilir.
Toplumsal etkiler: Bağımlılığın toplumsal etkileri oldukça çeşitlidir. Bağımlılık, bireylerin ekonomik, ilişkisel ve toplumsal uyumları açısından bir dizi olumsuz sonuçla karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Kişinin sosyal ve aile ilişkilerinin bozulmasına, ev içi şiddet gibi sorunlara, iş kayıplarına, sağlık harcamalarında artışa ve suç oranlarının artmasına neden olabilir. Ayrıca toplum tarafından dışlanmaya ve ayrımcılığa uğramaya sebep olabilir, sosyal uyumu zayıflatabilir. Bu nedenle bağımlılık toplumun her kesimini ilgilendiren ciddi bir sorundur.
Ekonomik etkiler: Bağımlılığın türü, yaygınlığı, kişilerin ekonomik durumlarına ve toplumun diğer faktörlerine göre değişiklik gösterse de toplum üzerindeki ekonomik etkileri uzun vadede ciddi sorunları beraberinde getirebilir. Bağımlılık sonucunda iş kaybı, verimlilikte azalma ve sağlık harcamalarında artış ortaya çıkabilir. Ayrıca sosyal yardım ve destek programlarına ait maliyetleri arttırarak ekonomik durumu olumsuz yönde etkileyebilir.
Suç ve güvenlik sorunları: Bağımlılığın toplum üzerinde suç ve güvenlik sorunu açısından birçok olumsuz ve ciddi etkileri vardır. Madde temini, hırsızlık ve şiddet gibi bağımlılıkla bağlantılı suçlara, trafik kazalarına, ev içi şiddete ve aile içi sorunlara yol açabilir. Bağımlı kişilerin toplumsal hayatta sokaklarda bulunması, kamu alanlarında güven sorunu ortaya çıkarabilir ve bu durum toplumun düzenini bozabilir. Bu sebeple bağımlılığın önlenmesi ve tedavisi, toplumsal güven ve huzur açısından oldukça önemlidir.
Toplumsal izolasyon: Bağımlılıkla mücadele eden kişiler genellikle toplumdan uzaklaşma ve izole olma eğilimi içerisindedir. Bağımlılıkla mücadele eden kişi, sosyal çevresinden uzaklaşır ve kendisini dışlanmış hisseder. Bu doğrultuda zamanla aile, arkadaşlık ilişkileri zayıflar ve duygusal olarak izole olabilir. İzole olan kişinin toplum tarafından kabul görmesi zorlaşır ve bu da dışlanmışlık duygusunu besler. Bu durum kişinin sosyal, duygusal ve işlevsel hayatını olumsuz etkileyen ciddi bir sorundur. Bu doğrultuda destek ve tedavi programlarının, kişinin sosyal bağ kurmasını ve toplumla yeniden etkileşime geçmesini teşvik etmesi önemlidir.
Eğitim ve farkındalık: Ortaokul, lise gibi eğitim kurumlarında ve halk merkezlerinde, bağımlılıkla ilgili eğitim programları düzenlenerek; çeşitli yaştaki kişilerin bağımlılığın zararları ve etkileri hakkında doğru bilgiye ulaşmaları ve farkındalık kazanmaları sağlanabilir. Medya araçları ve toplumsal etkinlikler bu farkındalığın daha geniş kitlelere ulaşabilmesine katkı sağlayabilir. Ayrıca genç yaştaki kişilerin alternatif aktiviteler teşvik edilmesi bağımlılıkla mücadeleye katkı sağlayabilir.
Toplumsal destek ağları: Kişilerin toplumla sağlıklı ve destekleyici ilişkiler geliştirmesi ve bu ilişkileri güçlendirmesi bağımlılıkla mücadelede destekleyici role sahiptir. Kişilerin aile ve arkadaşlarıyla olan iletişiminin desteklenmesi, sosyal etkinliklere olan katılımının arttırılması ve toplumsal dayanışmaya teşvik edilmesi bağımlılıkla mücadelede önemlidir. Ayrıca bağımlılıkla mücadele konusunda uzmanlaşmış destek gruplarının sağlanması ve desteklenmesi, bu süreçte etkin bir role sahiptir. Bu gruplar bağımlı kişilere ve kişilerin ailelerine destek sağlayarak bağımlılıkla baş etme becerilerinin geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Bu doğrultuda toplumsal destek ağları, kişilerin ve toplumun iş birliği içinde çalışmasına ve bağımlılıkla etkin mücadeleye yardımcı olur.
Erken müdahale ve tedavi: Bağımlılığın erken safhada tespit edilmesi ve müdahale edilmesi, kişinin ciddi sorunlarla karşı karşıya kalma olasılığını düşürür. Bağımlılığa erken safhada yapılan müdahale, bağımlılığın gelişim seyrini durdurabilir ve kişinin bu süreçten uzaklaşarak kontrolünü geri kazanmasına olanak sağlayabilir. Bu süreçte kişinin kontrolünü kaybetmesine neden olan ve zararlı olarak nitelendirilebilecek davranışlarının yerleşmesi engellenebilir. Aynı zamanda kişinin sosyal ve ekonomik hayatını sağlıklı şekilde sürdürmesine katkıda bulunarak, işlevselliğini korumasına olanak sağlar.
Sağlıklı yaşam tarzını teşvik etmek: Kişilerin sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimsemesi bağımlılıkla mücadele etme süreçlerine katkı sağlayabilir. Düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek ve bağımlılık gelişebilecek ortamlardan uzak durmak gibi sağlıklı yaşam tarzına yönelik seçimler bağımlılığa olan eğilimi azaltabilir. Ayrıca sağlıklı yaşam tarzına yönelik seçimlerde bulunmak, kişilerin sosyalleşmesine olanak sağlayarak toplumsal destek ağlarının güçlenmesine katkıda bulunabilir.
Ruh sağlığı hizmetlerine erişimi arttırmak: Ruh sağlığı hizmetleri, bağımlılığa yönelik risklerin belirlenmesi, bağımlılığa erken müdahale edilmesi ve etkili tedavilerin sağlanmasında önemli role sahiptir. Ruh sağlığı hizmetleri, bağımlılık sürecinde kişilerin duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanmasında destek sağlar. Bağımlılığın erken safhasında sorunlarla baş etme becerilerinin kazandırılması bağımlılığın gelişimini engelleyebilir. Bu doğrultuda ruh sağlığı hizmetlerine yönelik erişimin arttırılması; kişilerin ve toplumun bağımlılıkla mücadele sürecine, bağımlılık riskinin azalmasına ve sağlıklı yaşam becerilerinin kazandırılmasına katkı sağlar.
Bağımlılığın önlenmesi, tedavi edilmesi ve sürecin yönetilmesi noktasında bağımlılıkla ilgili yasal düzenlemeler, politikalar ve etik tartışmalar önemli yere sahiptir.
Yasal düzenlemeler: Birçok ülke bağımlılığın önlenmesi ve kontrol altında tutulabilmesi amacıyla yasal düzenlemelere başvurur. Bu yasal düzenlemeler, madde kullanımının, satışının ve reklamının kısıtlanmasına ya da engellenmesine odaklanır ve gerekli cezai yaptırımlarla bağımlılığın önlenmesini hedefler.
Politika yapımı: Politikaların bağımlılıkla mücadelede önemi büyüktür. Bağımlılığın önlenmesi, tedavi edilmesi için doğru politikaların üretilmesi ve kaynakların etkili bir şekilde kullanılması süreci kolaylaştırır.
Etik tartışmalar: Bağımlılıkla mücadele için ilgili politikaların yapımında, çeşitli etik tartışmalar vardır. Bu etik tartışmalar, bağımlılığın bireysel bir sorun mu yoksa toplumsal bir sorun mu olduğu, bağımlılıkla mücadele eden bireylere nasıl yaklaşılması gerektiği gibi konuları içerir ve politika oluşturma sürecini şekillendirir.
Bağımlılığın genel yaygınlığına yönelik yapılan araştırmalar incelendiğinde, değişen bağımlılık türlerine bağlı olarak yaygınlığın değişiklik gösterdiği görülmüştür. Madde ve alkol bağımlılığına yönelik TÜİK’in 2010 yılında yayınladığı raporda kadınların erkeklere göre daha az alkol kullandığı belirtilmiştir.16 Ayrıca yaşın artmasıyla birlikte sigara içme yaygınlığında artış görülmektedir.17 Türkiye İlaç Raporu’nun 2019 tarihinde yayınladığı rapora göre 15 yaşındaki öğrencilerin yaşamları boyunca madde kullanım oranlarının %1,5 olduğu bulgulanmıştır.17
Alışveriş, kumar, internet bağımlılığı gibi davranış bağımlılıklarına bakıldığında ilk olarak alışveriş bağımlılığına yönelik yapılan araştırmalarda yaygınlığın %5 olduğu görülmüştür.18 Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre alışveriş bağımlılığının yaygınlığı %1,8 olarak gözlenmiştir.19 Meta-analiz verileri, yetişkinlerdeki patolojik kumar oynama yaygınlığının %0,1-2,7 aralığında olduğunu göstermektedir.20 Yapılan bir araştırmaya göre yetişkinlerin yaklaşık %0,2-5,3’ü yaşamları boyunca bir noktada kumar oynama bozukluğu geliştirebilmektedir.21 Klinik örneklemlerde yapılmış çalışmalarda, patolojik kumar bağımlısı olan kişilerin birinci dereceden akrabalarında, %20’ye varan yaşam boyu patolojik kumar bağımlılığı yaygınlığı olduğu görülmüştür.22 İnternet bağımlılığına bakıldığında, dünya genelinde bildirilen sıklığın %0.3 ile %38 arasında değiştiği görülmüştür.23 Young İnternet Bağımlılığı Ölçeği’nin kullanıldığı araştırmalara bakıldığında patolojik internet kullanım sıklığının %4.4 ile %35.6 arasında değişiklik gösterdiği bulunmuştur.24,25,26
Bağımlılık alanındaki güncel çalışmalar ve bilimsel bulgular tedavi yöntemleriyle ilgili çeşitli gelişmeleri ve yenilikleri ortaya koyar. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte çeşitli görüntüleme cihazları aracılığıyla bağımlılık sürecinde beyinde gerçekleşen kimyasal, yapısal değişiklikler ve ilişkiler daha iyi anlaşılmaya başlandı.14 Bu doğrultuda ilaçlar ve farmakoterapi alanında da yenilikler yaşanıyor. Yeni gelişmelerle, bağımlılık süreçlerini etkileyen nörotransmitterlere odaklanarak bağımlılık tedavisine katkı sağlanması amaçlanır.14
Psikoterapi alanındaki gelişmeler bağımlılıkla mücadele noktasında oldukça önemli bir yere sahiptir. Bilişsel ve Davranışçı Terapi (BDT) bağımlılıkla mücadelede ilk sırada önerilen psikoterapi ekolüdür.28,29 BDT; bağımlılık sürecinin derinlemesine anlaşılmasını sağlar, bu süreci sürdüren faktörleri belirler, bağımlılığı kontrol etme becerisini arttırır ve duygusal stres tetikleyicileri ile etkili başa çıkma stratejileri geliştirme konusunda yenilikçi ve bilimsel bir yaklaşım sunar. Bu gelişmeler bağımlılığın tedavisinde kişinin başarısını arttırmada ve uzun vadede iyilik halinin sağlanması ve korunmasında önemli rol oynar.
Ekibimiz Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun BDT Eğitimlerini tamamlamış, süpervizyonu altında klinik deneyim kazanmış, geliştirdiği model çerçevesinde çalışan klinik psikologlardan oluşmaktadır.
Prof. Dr.
Klinik Psikolog
Dr. Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Psikolog