Öfke; sıklıkla haksızlık, engellenme, isteklere ulaşamama, hayal kırıklığına uğrama gibi durumlarda ortaya çıkan bir duygudur.1,2 Öfke; sevinç, heyecan, coşku gibi duyguların yanında çoğu zaman olumsuz bir duygu olarak görülür. Bunun sebebi, öfke hissetmenin kişiyi genellikle olumsuz sonuçlara ittiğinin düşünülmesidir. Ancak öfkenin ideal düzeyde hissedilmesi diğer tüm duyguları hissetmek kadar normaldir.3 Araştırmalar ideal düzeyde hissedilen öfkenin kişiye fayda sağladığını göstermiştir.4,5,6 Örneğin işyerinde patronu ve iş arkadaşları tarafından haksızlığa uğrayan bir kişi öfke hissederek kendini savunabilir, hakkını arayabilir. Dolayısıyla belli düzeyde öfke, bir tehdit ve/veya rahatsız edici bir durumla karşılaştığında kişinin kendisini koruyucu belirli davranışları sergilemeye yönelik onu motive eden, bir duygudur. Öfkelenen kişi farklı bir dizi fiziksel belirti yaşar. Örneğin kalp atışları hızlanır, nefes alıp verme sıklığı artar, farklı kasları gerginleşir. Bu fiziksel belirtiler kişinin öfke düzeyi arttıkça yoğunlaşır. Bu belirtiler kişiyi tehditle mücadeleye hazırlama işlevine sahiptir.
Kişinin hissettiği öfkeyi etkili bir şekilde yönetememesi bazı olumsuz sonuçlara yol açabilir. Olumsuz sonuçlara yol açan kişinin öfke hissetmesi değil, öfkesi sonucunda kendisine ve çevresine karşı fiziksel, psikolojik, sözel ‘’agresyon’’ yani saldırganlık göstermesidir.7 Sorun haline gelen öfkenin belirtileri:7,8
Öfkenin ideal düzeyi aşması bu duyguyu hisseden kişi için sıkıntı vericidir. Kişi bu sıkıntıdan kurtulmak için saldırgan davranışlar gösterir. Saldırganlık kişinin yoğun öfke duygusunu ve öfke duygusuyla beraber hissettiği fiziksel belirtileri azaltmasının, yani bu duygudan kaçınmasının bir yoludur. Ancak kişi saldırgan davranışlarla öfke duygusunun kısa bir süre için önüne geçse de bu uzun süreli bir çözüm değildir. Çünkü kişi saldırgan davranışlar sebebiyle öfkesiyle sağlıklı bir şekilde başa çıkmayı ve öfkesini yönetmeyi öğrenemez. Dolayısıyla öfke duygusu ve saldırgan davranışlar arasında kısır bir döngüye girer. Uzun vadede saldırgan davranışlar kişinin sosyal ilişkilerini zedeler, iş ve okul hayatını olumsuz yönde etkiler, aile yaşamında birtakım zorluklara sebep olur.
Araştırmalar Bilişsel Davranışçı Terapi yani kısa adıyla BDT’nin öfke yönetimi için etkili bir terapi yaklaşımı olduğunu ortaya koymaktadır.9,10,11 BDT ile öfke yönetimi tedavisinde kişinin yoğun öfke duygusunu ortaya çıkaran durumlar ve bunların ortak özellikleri belirlenir. Kişi tedavi ile birlikte öfkesinin yükselişini fark edebilir hale gelir. Bu farkındalıkla kişi öfkesini saldırganlık boyutuna geçmeden sağlıklı bir şekilde ifade edebilmeyi ve hayatının çeşitli alanlarında öfkeyi ‘’işlevsel’’ bir şekilde kullanabilmeyi öğrenir. BDT ile kişi öfke yönetimi becerileri kazandıkça kişinin aile, iş, okul, sosyal hayatı daha sağlıklı hale gelir.
Ekibimiz Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun BDT Eğitimlerini tamamlamış, süpervizyonu altında klinik deneyim kazanmış, geliştirdiği model çerçevesinde çalışan klinik psikologlardan oluşmaktadır.
Prof. Dr.
Klinik Psikolog
Dr. Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Psikolog
Psikolog