Öfke sıklıkla haksızlık, engellenme, isteklere ulaşamama, hayal kırıklığına uğrama gibi durumlarda ortaya çıkan bir duygudur.1,2 Öfke; sevinç, heyecan, coşku gibi duyguların yanında çoğu zaman olumsuz bir duygu olarak görülür. Bunun sebebi, öfke hissetmenin kişiyi genellikle olumsuz sonuçlara ittiğinin düşünülmesidir. Ancak; öfkenin ideal düzeyde hissedilmesi, diğer tüm duyguları hissetmek kadar normaldir.3 Araştırmalar, ideal düzeyde hissedilen öfkenin, kişiye fayda sağladığını göstermektedir.4,5,6 Örneğin; iş yerinde patronu veya iş arkadaşları tarafından haksızlığa uğrayan bir kişi, öfke hissederek kendini savunabilir ve hakkını arayabilir. Dolayısıyla belli düzeyde hissedilen öfke, bir tehdit veya rahatsız edici durum karşısında, kişiyi kendini koruyacak belirli davranışları sergilemeye motive eden bir duygudur.
Öfkenin farklı birçok sebebi olabilir. Modern dünyadaki zorlayıcı yaşam koşulları (örn. maddi zorluklar, ilişki problemleri, güvenlik açığı, iş yoğunluğu), kişilerin stres seviyesini artırır. Bu koşullar, kişilerin daha gergin ve yorgun hissetmelerine, çaresiz olduklarını düşünmelerine sebep olur. Genel bir engellenmişlik hali ve baskılanma öfkenin ortaya çıkmasına neden olabilir.2 Bunun yanı sıra, kişinin beklentilerinin karşılanmaması öfke hissetmesine neden olabilir. Örneğin partnerinden ilgi görmediğinde, işte hak ettiğini düşündüğü halde terfi alamadığında kişi öfkelenebilir. İnsanlar, özellikle kendilerine saygısızlık yapıldığını ve haksızlığa uğradıklarını düşündüklerinde daha çok öfkelenirler. Ayrıca fiziksel yaralanma, saldırıya ya da tacize uğrama ve kişinin kendini tehdit altında hissetmesi öfkeye yol açabilir.7 Öfkenin nedenleri kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bu sebeple, öfkeyi ortaya çıkaran durumlar, kişinin genetik ve biyolojik faktörlerine, öğrenme geçmişine ve psikolojik özelliklerine göre farklılaşır.
Öfke hisseden kişi, bedeninde çeşitli birtakım fiziksel belirtiler deneyimler. Bu fiziksel belirtiler; 8,9
Bahsedilen fiziksel belirtiler, kişinin öfke düzeyi arttıkça yoğunlaşır. Bu belirtiler, vücut bir tehdit algıladığında ortaya çıkar; kişiyi tehlikeyle mücadeleye hazırlama işlevine sahiptir.
Kişinin hissettiği öfkeyi etkili bir şekilde yönetememesi bazı olumsuz sonuçlara yol açabilir. Olumsuz sonuçlara yol açan durum, kişinin öfke hissetmesi değil; hissettiği öfke sonucunda kendisine ve çevresine karşı fiziksel, psikolojik, sözel “agresyon’’ yani saldırganlık göstermesidir.10 Sorun haline gelen öfkenin belirtileri şunlardır:10,11
Kişi sıklıkla öfke hisseder.
Kişinin öfkeli hali uzun sürer.
Kişi küçük ve önemsiz şeylere öfke hisseder.
Öfkesi sebebiyle kişi, sonradan pişman olacağı şekilde; kırıcı, yıkıcı ve saldırgan davranır.
Öfkenin yol açtığı saldırgan davranışları sonucunda kişi, sosyal veya hukuki problemler yaşar.
Öfkenin ideal düzeyi aşması bu duyguyu hisseden kişi için sıkıntı vericidir. Kişi bu sıkıntıdan kurtulmak için saldırgan davranışlar gösterir. Saldırganlık kişinin yoğun öfke duygusunu ve öfke duygusuyla beraber hissettiği fiziksel belirtileri azaltmasının, yani bu duygudan kaçınmasının bir yoludur. Ancak kişi saldırgan davranışlarla öfkesini kısa bir süre için azaltsa da bu uzun vadede bir çözüm değildir. Çünkü kişi saldırgan davranışlar sebebiyle öfkesiyle sağlıklı bir şekilde başa çıkmayı ve öfkesini yönetmeyi öğrenemez. Dolayısıyla öfke hissedilmesi ve ardından saldırgan davranışların sergilenmesi kısır bir döngüye girer. Uzun vadede saldırgan davranışlar, kişinin sosyal ilişkilerini, iş ve okul hayatını olumsuz etkiler, aile hayatında çeşitli sorunlar yaşamasına sebep olur.
Sorun haline gelmiş yani agresyonla sonuçlanan kontrolsüz öfkenin; fiziksel, psikolojik ve sosyal birtakım etkileri vardır.12,13,14
Bu etkiler öfkenin ve agresyonun; süresine, şiddetine ve sıklığına bağlı olarak kişiden kişiye değişebilir. Kişinin sorun haline gelmiş öfkesi, yaşamın çeşitli alanlarındaki işlevselliğinin bozulmasına yol açar. Bu sebeple kişinin öfke yönetimi becerilerini geliştirmesi önemlidir.
Öfke ifadeleri; bireysel, kültürel ve sosyal özelliklere göre farklılaşabilir. Kişi öfkesini sözel (konuşarak) ya da sözel olmayan (beden diliyle) davranışlarla gösterebilir. Önemli olan, kişinin öfkesini karşı tarafa sağlıklı bir şekilde ifade edebilmesidir.15 Örneğin bağırarak “Her zaman geç kalıyorsun, bıktım senin yavaşlığından!” gibi suçlayıcı bir sözel ifade yerine; sakin bir ses tonuyla “Geç kalman beni öfkelendirdi, buna biraz daha dikkat etmeni istiyorum.” gibi bir ifade kullanılabilir. Kişinin öfkelenince yumruğunu masaya vurması ya da öfkelendiği kişiye bir şeyler fırlatması, fiziksel agresyondur. Bunun yerine kişi, öfkelendiğini fark edince fiziksel ve duygusal olarak regüle olabilmek amacıyla bulunduğu ortamdan ayrılabilir. Böylece daha sonra, etkili biçimde iletişim kurarak kendisini öfkelendiren durumları ifade edebilir. Kişi öfkesini sağlıklı bir şekilde ifade ettiğinde, sosyal ilişkileri korunur ve iletişim becerileri güçlenir.
Öfke yönetimi, kişinin öfke hissettiğinde sözel ya da fiziksel agresyon göstermeden, öfkesini sağlıklı şekilde deneyimleyebilmesidir. Öfke yönetimi için bazı tekniklerden ve stratejilerden faydalanılabilir.7,16,17
Araştırmalar Bilişsel Davranışçı Terapi yani kısa adıyla BDT’nin öfke yönetimi için etkili bir terapi yaklaşımı olduğunu ortaya koymaktadır.18,19,20 BDT ile öfke yönetimi tedavisinde, kişinin yoğun öfke duygusunu ortaya çıkaran durumlar ve bunların ortak özellikleri belirlenir. Kişi tedavi ile birlikte öfkesinin yükselişini fark edebilir hale gelir. Bu farkındalıkla kişi, öfkesini saldırganlık boyutuna geçmeden sağlıklı bir şekilde ifade edebilmeyi ve hayatının çeşitli alanlarında öfkeyi ‘’işlevsel’’ bir şekilde kullanabilmeyi öğrenir. Kişi terapide öfke yönetimi becerileri kazandıkça; kişinin sosyal ilişkilerinde ve iş yaşamında olumlu değişimler meydana gelir.
Ayaz Bey sosyal ortamlarda, iş yaşamında ve özel hayatında karşılaştığı en ufak bir olumsuzlukta bile çok öfkelendiğini ve öfkesini kontrol edemediği için terapiye başlamak istediğini ifade etti. Özellikle sürücülerin trafikteki davranışlarının, sipariş ettiği yemeğin istediği gibi gelmemesinin ya da birisi tarafından bekletilmenin kendisini çok öfkelendirdiğini söyledi. Öfkelendiğinde bir anda vücuduna sıcak bastığını, başının zonkladığını ve kalp atışlarının hızlandığını belirtti. Öfkesini atmak için sıklıkla insanlara bağırdığını ve bazen etrafındaki nesneleri yere fırlattığını söyledi. Hatta bir keresinde trafikte öfkesini kontrol edemeyip, bilerek öndeki arabaya çarptığını; sürücü arabadan inince kavga etmeye başladıklarını anlattı. Ayaz Bey, öfkeyle sürücüyü ittirdiği için bu tartışmanın karakolda sonlandığını ekledi. Bütün bu davranışlarının hissettiği öfkeyi yatıştırdığını ve başka türlü sakinleşemediğini ifade etti. Ancak artık çevresindeki insanlara bu şekilde davranmak istemediğini, saldırgan davranışları kendisine yakıştıramadığını söyledi. Öfke sorunu yüzünden, sosyal çevresinin daraldığını ve zaman zaman hukuki boyutta sorunlar yaşadığını ekledi.
Literatürdeki öfke ve öfke yönetimiyle ilgili çoğu araştırmanın ergenlik dönemindeki öfke sorunlarını ele aldığı görülür. Yapılan bir çalışmada, öğrencilerin saldırgan davranışları ve yüksek öfke düzeyleriyle; arkadaş ilişkilerinde sorun yaşama, psikosomatik belirtiler ve düşük akademik performans arasında ilişkili bulunmuştur.14 Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalar, ergenlik dönemindeki bireylerin; duygu ve düşüncelerinin farkına varıp doğru ifade etme, sorun çözme, öfke ve saldırganlıkla baş etme becerilerinde yetersiz kaldıklarını göstermektedir. Bahsedilen araştırmalar, ergenlik çağındaki kişilerde, BDT yöntemleri kullanıldığında bu becerilerin geliştiğini ve kişilerin öfkeyi etkili bir şekilde yönetebildiklerini raporlamıştır.21,22,23
Ekibimiz Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun BDT Eğitimlerini tamamlamış, süpervizyonu altında klinik deneyim kazanmış, geliştirdiği model çerçevesinde çalışan klinik psikologlardan oluşmaktadır.