Obezite, kişinin vücudunda sağlığını tehdit edecek düzeyde yağ birikmesidir.1 Bir kişide obeziteyi tespit edebilmek için Beden Kitle Endeksi (BKE) hesaplanır. BKE kişinin boy uzunluğunun kilosuna bölünmesiyle elde edilen değerdir. Kişinin beden kitle endeksi:
Kişinin öğrenme geçmişinin yanlış beslenme alışkanlıkları içermesi, hareketsiz yaşam, sağlıksız beslenme, genetik faktörler, bazı kronik hastalıklar ve kullanılan ilaçların yan etkileri obezite riskini arttıran faktörler arasında yer alır.3
Obezite diyabet, yüksek tansiyon, kanser, kalp sorunları gibi çeşitli hastalıklara yakalanma riskini arttıran karmaşık bir sorundur. Öte yandan obezite sadece fizyolojik sorunlara değil, psikolojik sorunlara da neden olur. Araştırmalar obezitenin depresyon, kaygı bozuklukları, duygusal yeme gibi farklı psikolojik sorunların yaşanma riskini arttırdığını göstermiştir.4,5,6,7,8,9
Obezitenin dünya üzerindeki yaygınlığına bakıldığında Dünya Sağlık Örgütü’nün (2016), 18 yaş ve üzeri dünya nüfusunu temel aldığı çalışmada, obezite oranı %14 olarak raporlanırken, dünya nüfusunun %39’unun fazla kilolu olduğu rapor edilmiştir.10 Türkiye’deki diyabet yaygınlığı için TÜİK’in 2022 yılına ait istatistiklerine bakıldığında, 15 yaş ve üstü kişilerden toplanan verilere göre toplumun %20,2’sinin obez olduğu ortaya konmuştur. TÜİK toplumdaki kadınların %23,6’sının obez olduğunu, bu oranın erkeklerde ise %16,8 olduğunu yayımlanmıştır. DSÖ’nün raporuna göre her yıl artan obezite oranlarıyla Türkiye, Avrupa’da en sık obezitenin görüldüğü ülke olarak listenin ilk sırasında yer alır.10
Yapılan ikiz çalışmaları sonucunda obezitenin %30-85 oranı arasında genetik etmenlere bağlı olduğu ortaya konulmuştur.11 Genetik nedenleri incelemek amacıyla yapılan bir çalışmada evlat edinilen ve biyolojik ailesiyle büyüyen çocuklar arasındaki farklara odaklanılmıştır. Çalışma sonucunda biyolojik ebeveynleri obez olan kişilerin obezite geliştirme riskinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu da genetik faktörlerin obeziteye yakalanma üzerinde etkisi olduğunu gösterir.12
Kişiyi obeziteye götüren etkenler yalnızca genetik değildir. Kişinin yaşadığı ortamın sağlıksız beslenme ve fiziksel hareketin kısıtlı olması obezitenin ortaya çıkmasında itici bir güç olarak kendini gösterir. Bireyin alışagelmiş beslenme şekli ve beslenme şeklindeki yanlış besin alımı kilo artışına neden olur. Kilo artışında özellikle, alınan enerji ve harcanan enerji arasındaki farkın önemli rolü vardır. Bu sebeple kişinin yaşam tarzını, aldığı enerjiyi karşılayacak şekilde düzenlemesi gerekir.
Şehir ve kırsal bölgelerde beslenme ve yaşam tarzlarına göre obezite riski değişiklik gösterir. Şehirleşmenin beraberinde getirdiği şeker, yağ / doymuş yağ, kompleks karbonhidrat düzeyinin yüksek olduğu beslenme türünün obeziteye yatkınlık oluşturan bir diyet türü olduğu görülür.13
Yapılan araştırmalar sonucunda, toplum dağılımında kadınların erkeklerden daha yüksek düzeyde obez tanısı aldığı görülür. Kadınların özellikle hamilelik süreci gibi hızlı kilo değişimi yaşadıkları dönemlerden geçmeleri ve doğum sayısının artması obezite riskini arttırır.10
Obezitenin gelişmesinde yalnızca genetik faktörlerin ve çevresel özelliklerin etkisi yoktur. Yapılan araştırmalarda, depresyon ve obezitenin eş zamanlı ortaya çıktığı söylenebilir. Kişilerin psikolojik tedavisinde depresyonun kaynağının ayırt edilmesi ve kaynağa uygun şekilde ele alınması tedavide kilit noktadır.14 Depresyon, anksiyete, sıkıntı ve yorgunluk durumlarında kişilerin daha çok yemek yemeye yöneldiği görülürken; gerilim, korku ve ağrı yaşanılan durumlarda yeme davranışlarında azalma olduğu görülmüştür.15 Tıkınırcasına yeme bozukluğu yaşayan kişiler, bu durumu kontrol altına alamazlarsa obezite riski yükselir. Kişinin sosyal açıdan istenmemesi, dışlanması ve yalnızlaşması onun içe çekilmesine neden olur. Bu durumun devamlılığı obezite riskini arttırır.16
Aşırı kilo artışıyla birlikte obezite, kişilerin vücut sistemleri üstünde, fiziksel görünüşlerinde ve psikolojik sağlıklarında bozulmalara yol açar. Vücut sistemleri üzerindeki etkilerine bakıldığında;
Obezite sorunu yaşayan biri; yemekleri, özellikle yüksek kalorili yiyecekleri, bir duygu düzenleme aracı olarak kullanabilir. Obezitesi olan kişi yediği yemeklerden dolayı suçluluk ve sağlığıyla ilgili kaygı duyar. Ayrıca kilo almaya devam ettiği için bedeninden memnun değildir. Bu yüzden sıkıntı veren duygulardan uzaklaşmak, yani bu duygulardan kaçınmak için yine kalorisi yüksek yiyecekler yer. Kişi kaçınarak kısa bir süre için sıkıntısını azalttığını düşünse de yediği yemekler sebebiyle tekrar suçlu hisseder, pişman olur, sağlığı ile ilgili kaygıları devam eder. Dolayısıyla devam eden bu duygularla başa çıkabilmek için kişi tekrar tekrar sağlıksız, kalorili yiyecekler yemeye devam eder ve bir kısır döngü içine hapsolur.
Obezite tedavisinde öncelikle tıbbi destek sağlanır. Hekimler gerekli görüyorsa, cerrahi bir müdahale uygulanabilir. Sonra kişinin vücut ağırlığına, yaşına, cinsiyetine, fizyolojik durumuna, yaşam şartlarına uygun bir beslenme planı oluşturulur. Unutmamak gerekir ki obezite tedavisinde, tıbbi müdahalenin yanında psikolojik tedavi de önemlidir. Yapılan araştırmalar, Bilişsel Davranışçı Terapi, yani kısa adıyla BDT’nin obezite tedavisinde etkili olduğunu ortaya koymuştur.17,18,19 BDT ile obezite tedavisinde, danışanla iş birliği içinde gerçekçi ve ulaşılabilir tedavi hedefleri belirlenir. Tedavi hedefleri genel olarak danışanın; sağlıklı yeme alışkanlıkları kazanarak kilo vermesi, duygusal sıkıntısıyla sağlıklı bir şekilde baş edebilmesi, yeni yeme alışkanlıklarını, fiziksel egzersizleri ve kazandığı tüm davranış değişikliklerini koruyabilmesiyle ilgilidir.20 Sağlıklı alışkanlıklar devam ettikçe, kişinin kilosundan kaynaklı psikolojik ve fiziksel sıkıntıları hafifler, kalıcı iyileşme sağlanır.
Dünyada ve Türkiye’de obezite ile mücadele eden bireylere destek sağlamaya yönelik birçok kuruluş bulunur. Bu kuruluşların temel amacı, obezite mücadelesinde kişiye hem duygusal hem de yaşam pratiğinde destek sağlamaktır. Destek grupları sayesinde kişi, benzer süreçlerden geçmiş insanların paylaşımlarını görebilir ve obezite yönetimi konusunda bilgi edinebilir. Bunların başında uluslararası bir kuruluş olan Global Obesity Patient Alliance (GOPA) yer alır. Bu kuruluşun amacı, destek gruplarını bir araya getirmek ve dünya genelinde obeziteye yönelik farkındalığı arttırmaktır. Amerika için aynı amaçla ilerleyen kuruluşların başında TOPS Club (Take Off Pounds Sensibly), OAC (Obesity Action Coalition) yer alır. Çevrim içi destek grubu olarak MyObesityTeam ön plana çıkar. Bu çevrim içi ağ sayesinde obezite yaşayan kişiler birbirleriyle iletişim kurabilirler. Bu iletişim sayesinde kişiler diğer obezite yaşayanların deneyimlerini ve başarı öykülerini görebilir, sosyal destek alabilirler. Bağımlılıkla mücadelde kullanılan on iki adım programını uygulayan bir başka destek programı Overeaters Anonymous (OA) 40’tan fazla ülkede faaliyet gösterir.21,22,23,24,25
Türkiye’de yer alan destek gruplarına bakıldığında öne çıkan gruplar ve kuruluşlar Obezite Mücadele Derneği, Türkiye Obezite Vakfı ve Obezite poliklinlikleridir. Obeziteyle Mücadele Derneği, obezite yaşayan ve bununla mücadele eden kişilere psikolojik, beslenme, tedavi ve egzersiz danışmanlığı verir. Ayrıca dernek, obeziteye karşı toplumsal farkındalık çalışmalarında bulunur. Türkiye Obezite Vakfı, obezitenin önlenmesi ve tedavisi konusunda eğitim ve araştırma çalışmaları yürütür. Obezite poliklinikleri, bireylere kişiselleştirilmiş diyet ve egzersiz programları sunar. Hastaneler, obeziteyle baş etmede yardımcı olacak grup terapileri ve destek grupları hizmetleri sağlamaya çalışır.26
Kişilerin fazla kilo alımını önlemek için sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmeleri gerekir. Sağlıklı beslenme için dengeli bir diyet önem taşır. Öğünlerin meyve, sebze, tam tahıllar, protein ve sağlıklı yağları içeren şekilde düzenlenmesi önerilir. Kişiler besin değeri açısından dengeli öğünleri belirli porsiyonlarda tüketmeli ve aşırı kalori alımından kaçınmalıdır. Öğünler ise kişinin yaşamına uygun şekilde planlanmalı ve belirli bir düzene oturtulmalıdır. Son olarak kişinin şeker ve işlenmiş gıdalardan uzak durması önem taşır.
Kişiler, sağlıklı yaşam için diyetlerine dikkat ettikleri kadar fiziksel aktivitelerine de dikkat etmelidir. Kişilerin günlük rutinlerinin, daha fazla hareket edebilecekleri, yürüyüş yapabilecekleri veya merdiven kullanabilecekleri şekilde düzenlemesi kilo vermelerine yardımcı olur. Kişilerin bir sağlık engeli yoksa, kaslarını güçlendirebilecek egzersizler planlamalıdır.
Aile ya da sosyal çevreyle birlikte kişinin sağlıklı beslenme alışkanlıklarını ve fiziksel aktiviteleri benimsemesi ve bunları sürdürmesi, kişiye sosyal destek sağlar ve bu sayede sağlıklı yaşamı idame ettirebilir. Okul ya da iş yaşamında kişinin sağlıklı ve dengeli besin seçeneklerine yönelmesi kilo kontrolünü sürdürmesinde yardımcı olur.
Beslenme ve fiziksel aktiviteye yönelik çeşitli eğitim programları düzenlenebilir. Kişilere erken yaşlardan itibaren sağlıklı yaşam bilincinin kazandırılması, yetişkinlik hayatlarında sağlıklı yaşam alışkanlıklarını sürdürmelerine fayda sağlar.
Kişiler diyetlerini düzenlemekte profesyonellerden destek alabilirler. Böylece diyet ve egzersiz programları yaşamlarına uygun şekilde planlanır. Düzenli olarak kilo takibi ve sağlık kontrolleri yapmak, kişilerin sağlıkları üzerinde kontrol sağlamalarına katkıda bulunur.27
Toplumda obeziteye rastlanma oranı (%20,2) oldukça yüksektir.28 Ekonomik açıdan, obezite gibi kronik hastalık niteliğindeki hastalıkların tedavisi ve önlenmesi için yapılan yatırımlar oldukça yüksektir. Obezite nedeniyle toplumda gerçekleşen iş gücü kaybı bu durumu baş edilmesi daha güç bir hale getirir. Bu sebeple devlet kurumlarının toplum sağlığını korumak için çeşitli politikalar üretmesi ve kaynaklar ayırması gerekir. Bu kapsamda obezite vergisi gündeme gelir. Obezite vergisinin amacı, kalorisi yüksek fakat besleyici değeri düşük gıdaların fiyatını yükselterek tüketimini azaltmaktır. Bu vergilendirme yöntemi bazı ülkelerde kullanılsa bile Türkiye’de henüz kullanılma konusunda ortak görüşe varılamamıştır. Yapılan bir araştırmada, katılımcıların büyük bir kesiminin obezite vergisini desteklemediği fakat vergi dışında yeni politikalarla obeziteyle mücadeleyi destekledikleri sonucuna ulaşılmıştır.29
Dünya genelinde yapılan araştırmalar sonucunda, obezitenin yaygınlığının arttığı görülür.10 Buna yönelik olarak devletler koruyucu politikalar üstünde çalışmalarını sürdürür.
Sağlık alanında; tokluk hissi uyandıracak ilaçların gelişimi, hafif fiziksel aktivite, diyet ve egzersiz programlarının gelişimi gibi yeni birçok gelişme kilo kaybında yardımcı olacak tedavi yöntemleri ortaya çıkarır. Bu sayede kişinin fiziksel sağlığını geri kazanması mümkün olabilir. Fakat fiziki sağlık geri kazanılırken psikolojik sağlığın da eş zamanlı olarak desteklenmesi önemlidir.
Obezite sorunu yaşayan bireylerin depresyon, anksiyete ve yeme bozuklukları gibi psikolojik rahatsızlıkları daha yüksek oranda yaşadıkları araştırmalarla ortaya konmuştur. Bu nedenle obez olan kişilerin psikolojik sorunlarının erken fark edilmesi ve tedavisi büyük önem taşır.30
Obezitenin tedavisinde psikolojik müdahalelerde, yalnızca bireylerle sınırlı kalmamalıdır. Özellikle çocukluk çağı obezitesinin yönetilmesinde aile dinamikleri ve psikososyal faktörlerin ele alınması gerekir. Aileleri tedaviye katan davranış değişikliği programları ve bilişsel davranış terapisi gibi yöntemler çocukların ve ergenlerin duygusal yeme alışkanlıklarıyla baş etmelerini sağlar.30
Ekibimiz Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun BDT Eğitimlerini tamamlamış, süpervizyonu altında klinik deneyim kazanmış, geliştirdiği model çerçevesinde çalışan klinik psikologlardan oluşmaktadır.