Toplumda sık görülen psikolojik sorunlardan olan depresyon, “derin ve sürekli bir üzüntü hali” olarak tanımlanabilir. Depresyon duygusal belirtilere ek olarak; davranışsal, bilişsel ve fiziksel belirtileri de içeren çok boyutlu bir sorundur. Bu belirtiler:1
şeklinde sıralanabilir. Depresyona giren kişiler sıklıkla kendileri, insanlar ve yaşamla ilgili tekrarlayan karamsar düşüncelere dalabilirler. Daha çabuk sinirlenebilirler. Depresyonun ileri seviyelerinde intihar düşünceleri de görülebilir.
Psikolojide davranışçı teoriler depresyonu bireyin içinde olan biyolojik bir hastalık yerine belirli bir bağlamda ortaya çıkan bir dizi eylem olarak görür. Çeşitli yaşam olayları depresyonu tetikler ve kişinin bu olaylar karşısındaki davranışları depresyonu sürdürür. 2,3 Yaşadığı çökkünlük ve isteksizlik sonucu hayata katılımı giderek azalan kişinin davranış repertuvarı da daralmaya başlar; daha önce zevk aldığı aktiviteleri bırakma, sorumlulukarını yerine getirmeme, sosyalleşmeme bu daralmaya verilebilecek örneklerdir. Kişinin davranış repartuvarındaki bu azalma onun hayattan aldığı doyumu giderek azaltarak isteksizliğini artırır. Bu durum onu bir kısır döngüye hapseder. Kişi kendisini depresyondan çıkarabilecek eylemlere girişmez olur.
Kişinin rutinini bozan depresyon tedavi edilmediğinde hayatın önemli alanları da bundan olumsuz etkilenir. Depresyona bağlı olarak ailevi sorunlar, ekonomik sorunlar ve ilişki sorunları ortaya çıkabilir.
Depresyon tedavisinde antidepresan kullanımı yaygın görülse de tedavide ilacın etkisini “beklenti etkisi” (plasebo etkisi) ile karşılaştıran kontrollü araştırmalar antidepresanların “beklenti etkisi”nin üzerinde klinik olarak anlamlı bir fayda sağlamadığına işaret etmektedir.4 Beklenti etkisi, ilacı alan kişinin sorunlarındaki iyileşmenin ilacın içindeki etken maddeden dolayı değil, kişinin ilacın işe yarayacağına olan inancından dolayı gerçekleşmesidir.5 Ayrıca araştırmalar antidepresanların sağladığı kısıtlı faydanın geçici olduğunu, yani kişilerin ilacı bıraktıktan bir süre sonra şikayetlerinin geri geldiğini göstermektedir.6
Peki, depresyonun etkili tedavisi nasıl mümkündür? Araştırmalar bazı psikoterapi yaklaşımlarının, özellikle bilişsel ve davranışçı terapiler (BDT) yelpazesindeki terapi programlarının ilaç tedavilerine kıyasla daha fazla iyileşme sağladığını ve iyileşmenin kalıcı olduğunu göstermektedir.6,7,8 Bu terapiler arasında Davranış Etkinleştirme güçlü bilimsel desteğe sahip terapilerden biridir ve psikolojik sorunların etkili tedavisinde yol gösterici olan önemli tedavi kılavuzlarında depresyon için üst sırada önerilen terapiler arasındadır.9,10,11 Davranış etkinleştirmenin önemli özelliklerinden biri de farklı kültürlerde uygulanmasının uygun ve etkili olduğunun araştırmalar tarafından gösterilmiş olmasıdır.8,10
Kişiye özel olarak planlanan ve ortalama 12 ile 24 seans arası süren davranış etkinleştirme tedavisinde öncelikli amaç kişi için hayatı daha değerli ve anlamlı kılan hedefleri doğrultusunda sergileyebileceği davranışları çeşitlendirip onun yaşam doyumunu arttırmaktır. Bunun yanı sıra daha önce zevk aldığı ya da zevk alabileceği yeni aktivitelere katılmasını sağlayarak kişiyi tekrar yaşamdan keyif alır hale getirmektir. Bu iki hedef doğrultusunda davranış değişikliği depresyonu sürdüren kısır döngüyü kırar ve kişinin uzun vadede daha iyi hissetmesine olanak sağlar. Kişinin davranış repertuarında genişleme onu gelecekte karşılaşabileceği olası olumsuz hayat olaylarına karşı daha dayanıklı kılar. Böylece depresyonun tekrar etme olasılığı azalır ve kalıcı bir iyilik hali sağlanmış olur.
Ekibimiz Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun BDT Eğitimlerini tamamlamış, süpervizyonu altında klinik deneyim kazanmış, geliştirdiği model çerçevesinde çalışan klinik psikologlardan oluşmaktadır.
Prof. Dr.
Klinik Psikolog
Dr. Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Psikolog
Psikolog