Kendine zarar verme, kişinin deneyimlediği yoğun duygusal acıyı, daha kabul edilebilir olan fiziksel bir acıya dönüştürmek amacıyla kasıtlı şekilde vücudunda doku tahribatı yaratmasıdır.1 Kişinin kendine zarar verme davranışları, canını yakma amacıyla gerçekleştirdiği her türlü fiziksel davranışı içerir.
Bu davranışlara aşağıdaki örnekler verilebilir; 2,3,4,5
Kendine zarar verme davranışlarının en uç noktası intihar davranışlarıdır. İntihar etmek isteyen kişi ilaçlar, kesici ve yaralayıcı aletler gibi araçlar ile hayatını sonlandırmaya girişir.3,5
Kendine zarar verme davranışları, genellikle ergenlik döneminde başlar. Bu davranışlar, ergenlik ve genç yetişkinlik döneminde yetişkinliğe göre daha fazla görülür. Çalışmalar, kendine zarar verme davranışının çeşitli psikolojik tanıları olan kişiler arasında oldukça yaygın olduğunu göstermektedir. Kendine zarar verme tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir halk sağlığı sorunudur. 10,11,12 Kendine zarar verme davranışları kişinin intihar riskini artırır. Dünya Sağlık Örgütüne göre; intihar 15-29 yaş grubunda küresel olarak önde gelen dördüncü ölüm nedenidir.
Kendine zarar verme davranışlarının, cinsiyete göre değişimini araştıran çalışmaların bulguları farklılık göstermektedir. Alanyazında bazı çalışmaların bulguları, kadınların kendine zarar verme davranışlarını daha fazla sergilediğini gösterir, buna karşın bu davranışları sergilemede cinsiyetler arası farklılaşma olmadığına dair bulgular da mevcuttur.13,14
İnsanları zarar verici davranışlara motive eden farklı faktörler vardır. Bu davranışlar genellikle üç temel amaca hizmet eder: 5
Kendine zarar verici tüm davranışlar, çoğunlukla kişilerin sorunlarıyla baş edememesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), zarar verici davranışların ve intihar düşüncelerinin sonlanmasında, sıkıntılarla baş etme becerilerinin kişiye kazandırılmasında etkilidir.16 Terapi kapsamında, kişinin baş etmekte zorlandığı sıkıntılarını çözmeye yönelik çeşitli becerilerin kişiye kazandırılması hedeflenir. Kişi, öz güven gelişimi ve iletişim becerileri gibi alanlarda güçlendirilir. Böylece, kişinin karşılaşabileceği yeni sıkıntılarla, ileride terapiye ihtiyaç duymadan başa çıkabilmesi amaçlanır. Baş etme becerileri kazandırılmasının yanı sıra terapide; duygu regülasyonu sağlamak önemli bir hedeftir. Ayrıca dürtüselliği azaltmak için kişinin çevresinde onu zarar verici davranışlara iten araçlar, durumlar ve insanlardan uzak kalma becerisi kazanmasına yönelik de çalışılır. Böylece, terapi sürecinin sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması amaçlanır.
Keyif alma amacıyla gerçekleştirilen zarar verici davranışlar da terapi yoluyla sonlanabilir. Terapide, kişinin keyif almak için kendine zarar vermesi yerine, keyif alabileceği sağlıklı davranışlara yönelmesi amaçlanır. Bu doğrultuda kişinin değer alanları araştırılır ve kişiye çeşitli amaçlar ve aktiviteler kazandırılır. Böylece amaçları doğrultusunda hareket eden ve hayatın farklı alanlarından keyif alma becerisi kazanan kişinin kendine zarar veren davranışları sonlanır.
Kendine zarar veren kişilere yönelik erken müdahale stratejileri, kişinin kendine zarar veren davranışlarının intihar ile sonuçlanmasının önüne geçmek ve iyileşmesini desteklemek için kritik bir öneme sahiptir.
Bu stratejilerin başında, okul temelli programlar yer alır.16 Farklı ülkelerde gençlerin, psikolojik sağlığı konusunda bilgilendirildikleri ve akranları ile beraber bir öğrenme deneyimi yaşadıkları “Gençler için Ruh Sağlığı Farkındalık Programı” (YAM), kanıta dayalı uygulamaları içeren, gençler arasında dayanışmayı ve olumlu psikolojik sağlığı teşvik eden önemli bir örnektir.17 Ülkemizde, okullarda Millî Eğitim Bakanlığının psikososyal destek programları kapsamında kendine zarar verme davranışlarına yönelik çeşitli bilgilendirme çalışmaları yapılmaktadır. Ancak daha kapsamlı ve kanıta dayalı programlara olan ihtiyaç sürmektedir.
Bir başka erken müdahale stratejisi, toplum tabanlı önleme girişimleridir. Kendine zarar veren bir davranış sergileyecek kişinin, o anda arayarak ya da mesaj atarak yardım talep edebileceği bir telefon hattı hizmeti çeşitli ülkelerde kullanılmaktadır. Ancak ülkemizde böyle bir hizmet henüz bulunmamaktadır.
Ruh sağlığı sorunu yaşayan ve kendine zarar verme riski yüksek olan kişilerin bilgi edinmesi ve farkındalık kazanmasına yönelik içeriklerin, dijital platformlar aracılığıyla kamu hizmeti olarak sunulması bir başka erken müdahale stratejisi olarak kabul edilebilir.
İyileşme sürecinde psikolojik desteğin yanı sıra çeşitli diğer faktörlerin de önemli etkisi vardır. Kişinin ailesi ve arkadaşlarının katkısı ile güçlü bir sosyal desteğe, güvenli ve destekleyici bir okul ortamına, iyi bir akademik performansa sahip olması iyileşme sürecine olumlu katkıda bulunur. Ayrıca kişinin iyi uyku uyuyabilmesi ve duygu regülasyonu sağlayarak sorunlarına yönelik başa çıkma becerisi geliştirmesi, öz saygısının ve yaşam memnuniyetinin artması da iyileşme sürecini destekler. 6
Kendine zarar verme davranışları ile ilgili hukuki ve etik konular, öncelikle kişilerin haklarını korumayı bununla beraber güvenliğini ve iyiliklerini sağlamayı içerir. Psikoterapi süreci gizlilik altında yürütülür. Bu gizliliğin bozulduğu ve yetkili kişilere bilgi verilmesi gereken tek durum; kişinin fiziksel sağlığının tehdit altında olmasıdır. Bu durum, terapi sürecinin başında kişi ile paylaşılır. Terapi sürecinde kişinin kendine zarar verme davranışları olursa, kişi ile iş birliği içinde ve kişinin rızası alınarak bu durum gerekli yerlere iletilir.
Psikoterapi süreçlerini yürütme ilkelerinden biri zarar vermeme ilkesidir. Psikoterapistler etik olarak bu ilkeye bağlı hareket eder. Terapi sürecinde kişinin gizliliğini, güvenliğini ve iyiliğini bir arada gözetmek üzere çalışır. Sürecin başında kişiye, yürütülecek psikoterapi süreci ile ilgili eksiksiz bilgi vermek amacıyla bilgilendirilmiş onam verilir ve onayı alınır.
Kendine zarar verme davranışlarını anlayabilmek ve ele alabilmek için kültürel ve toplumsal bağlamı göz önünde bulundurmak gerekir. Bu davranışların nedenlerini ve etkili müdahale yöntemlerini belirlerken toplumsal ve kültürel farklılıkları gözetmek önemlidir. Örneğin, batı kültürlerinde kendine zarar verme bireysel bir sorun olarak görülür ve çözümünde ruh sağlığı hizmetleri yaygın olarak kullanılır. Doğu kültürlerinde ise çözüm için ruh sağlığı hizmetlerinin yanı sıra aile ve toplum desteğinden sıkça yararlanılır.
Dini inanış, kendine zarar verme davranışlarının ortaya çıkması ve sürmesinde bir koruyucu bir etken olabilir. Birçok dinde kendine zarar verme, kendini öldürme yasaklanmıştır. Bu bağlamda, dini inancı olan kişiler, kendine zarar veren davranışları daha az sergileyebilir ya da bu davranışları sergilediğinde çözüm arayışı içindeyken dini inanç koruyucu bir faktör olarak ele alınabilir. Dini inanışın yanı sıra kişinin içinde yaşadığı toplumun, kendine zarar veren davranışları nasıl değerlendirdiği de önemlidir. Kişinin kendine zarar veren davranışlar sergilemesi, çevresindekilerin onu dışlanmasına neden olabilir.
Son olarak geleneksel ve dijital medyanın konuya yaklaşımı, kişilerin kendine zarar veren davranışlar sergileyip sergilememelerini etkiler.
Toplumun kendine zarar veren davranışları olan kişileri dışlamasını önlemek için mücadele etmek, ruh sağlığı ve toplumsal destek hizmetlerini güçlendirmek ve medya duyarlılığını artırmak bu sorunu önlemek ve çözebilmek için atılabilecek önemli adımlardır.
Ekibimiz Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun BDT Eğitimlerini tamamlamış, süpervizyonu altında klinik deneyim kazanmış, geliştirdiği model çerçevesinde çalışan klinik psikologlardan oluşmaktadır.