Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ya da kısa adıyla DEHB, çoğunlukla çocukluk yaşlarında kendini göstermeye başlayan ve yetişkinlikte etkilerini devam ettiren nörogelişimsel bir sorundur.1,2 İlk DEHB tanısı genellikle çocukken konulsa da yetişkinlikte tanı alanlar da vardır.1
DEHB dikkati toparlamada güçlük ve dürtüsel davranışlar ile kendini gösteren bir sorundur.1,3,4 Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bir arada görülebileceği gibi bazen sadece dikkat eksikliği ya da sadece hiperaktivite sorunu olarak da görülebilir.1,2
Dikkat eksikliği: Dikkat, kişinin zihnini bir konuya yoğunlaştırabilme ve odağını sürdürebilme becerisidir. Dikkat eksikliği yaşayan kişi, bir işe odaklanmakta ve odağını korumakta güçlük çekerler. Bu nedenle sorumluluklarını tamamlamaya yönelik sıkıntı yaşar.2
Hiperaktivite bozukluğu: Dürtü, kişinin aniden, üzerine düşünmeden davranmaya yönelik duyduğu yoğun bir istek olarak tanımlanabilir.5 Kişinin bu ani ve yoğun isteğe göre sergilediği davranışlara ise dürtüsel davranış denir. Toplum içerisinde uyumlu yaşayabilmek için insanlar dürtülerini belli düzeyde kontrol ederek yaşarlar. Öte yandan hiperaktivite sorunu yaşayan kişi rutin ve sakin davranışlar sergilemekte güçlük çeker ve dürtüleriyle anlık kararlar vererek hareket eder. Kişinin dürtüsel davranışlar sergilemesi, kendisine ve çevresine sıkıntı yaşatır.2
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite: Kişi hem odaklanma sorunu yaşar ve bununla ilişkili sıkıntılar deneyimler hem de dürtüsel davranışlar sergiler.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan kişiler ortak bazı sıkıntılar yaşar. Genel olarak DEHB geliştiren kişiler;1,2,3
Bazı kişiler bu belirtilerin bir kısmını diğerlerinden daha yoğun ve sık yaşıyor olabilir.
DEHB, temelinde nörogelişimsel bir sorun olmasına rağmen davranışsal bir sıkıntı olarak devam eder. Kişinin, davranışları üzerinde kontrol sağlayamaması nedeniyle hayatı olumsuz etkilenir. DEHB, kişinin özellikle yapmak istemediği işler ve bulunmak istemediği ortamlar söz konusu olduğunda yoğun bir şekilde kendini gösterir. Kişi sıkıcı bulduğu bir işe odaklanmakta güçlük çeker. Dikkatini toplayamamak, onun başka işlere yönelmesine neden olur. Böylece, sıkıcı bulduğu işin, üzerinde yarattığı sıkıntıdan uzak durarak kısa süreli rahatlama hisseder. Bu rahatlama kişinin dikkatini toplamak için çabalamasının önüne geçer. Benzer bir şekilde, dürtüsel ve haz odaklı davranışlar da kişiyi deneyimlemek istemediği sıkıntıdan uzaklaştırır. Kısa süre için sıkıntıyı gideriyor olması kişiyi bu davranışlara devam etmeye teşvik eder. Kısa sürede DEHB sebebiyle gösterilen davranışlar kişiye rahatlama sağlasa da uzun vadede kişinin bireysel ve sosyal yaşantısında birçok soruna neden olur. DEHB nedeniyle ortaya çıkan bu sorunlara;
örnek verilebilir.1 Kişi, kariyerinde ve ilişkilerinde yaşadığı sorunlardan uzaklaşmak için bağımlılığa varacak düzeyde alkol ve madde kullanabilir; dikkatini toplamak için farklı ilaç ve maddelere başvurabilir.1,6 Dikkat dağınıklığından dolayı başarısızlıkları sık deneyimleyebileceği için kişi, depresyon ve anksiyete sorunları geliştirebilir.7,8
DEHB, genellikle ilaçla tedavi edilmesi mümkün bir sorun gibi görülse de belirtilerin hafifleyip kişinin hayatının yaşanabilir olması için psikoterapi önerilir.1,8 Yapılan araştırmalar, ilaç tedavilerinin özellikle dürtüleri yatıştırarak kişinin hayatında belli bir rahatlama sağladığını gösterir.3,4 Ancak ilaç tedavileri DEHB için kalıcı iyilik sağlamada yeterli ve etkili değildir. Bu nedenle psikoterapi, DEHB tedavisinde önemli bir yere sahiptir. Farklı araştırma sonuçlarını derleyen bilimsel yazılar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun tedavisinde en etkili psikoterapi yaklaşımının Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) olduğunu gösterir. Kalıcı iyilik halini sağlamak için BDT uygulamaları kişinin;
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan kişi, terapiden elde ettiği bilgileri ve becerileri hayatının geneline yayarak DEHB’nin yarattığı sıkıntılarla baş edebilir. Böylece kişinin sıkıntıları hafifler ve hayatının her alanında kalıcı iyileşme sağlanır.
Ekibimiz Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu’nun BDT Eğitimlerini tamamlamış, süpervizyonu altında klinik deneyim kazanmış, geliştirdiği model çerçevesinde çalışan klinik psikologlardan oluşmaktadır.
Prof. Dr.
Klinik Psikolog
Dr. Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
Psikolog
Psikolog