image

Kaygının Sorun Haline Gelmesi

Kaygı ya da psikolojideki karşılığıyla anksiyete, günlük yaşamda çok sık adını duyduğumuz ve hissettiğimiz bir duygu. Temel duygularımız arasında yer alan bu duygu çok sık ve çok yoğun yaşandığı zaman psikolojik bir sorun haline geliyor. COVID-19 pandemisinin de etkisiyle kaygı sorunlarının giderek arttığı ve günümüzde dünya genelinde 300 milyondan fazla insanın anksiyete bozukluğu geliştirdiği bildiriliyor.1 Sık ve yoğun yaşandığında psikolojik bir soruna dönüşse de ideal düzeyde kaygı deneyimlemenin bizim için hayati öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Bunun için kaygının işlevinden bahsederek başlamak en doğrusu olacaktır.

Kaygı nedir? Kaygı ve korkunun farkı nedir?

Kaygı, bireyin gelecekte karşılaşabileceği ve tehdit olarak algıladığı durumlara verdiği süregelen bir duygusal tepkidir.2 Kaygıyla sürekli karıştırılan korku ise güncel olarak algılanan tehdide karşı verilen anlık duygusal tepkidir. Yani aradaki fark aslında algılanan tehdidin şu an ya da gelecekte karşılaşılmasıdır. Tıpkı bu iki duygu gibi, “olumsuz” olarak görülen tüm duyguların temelde insanın hayatta kalmasını sağlayan, onu bir şeylerin yolunda gitmediği yönünde uyaran işlevleri vardır. Kaygı ve onunla ilişkili endişe ve gerginlik bizi gerçek tehlikeler karşısında tedbir almaya, işlerimizi daha doğru yapmaya ve güvenliğimizi sağlamaya motive eder. Korku ise bedenimizi alarma geçirir, duyuları keskinleştirir ve düşüncelerimizi hızlandırır. Bu sayede hissettiğimiz korku, yaşamımızın tehlikede olduğu durumlarda hayatımızı kurtarır. Dolayısıyla kaygı ve korku deneyimlemek hayatın olağan akışının bir parçasıdır ve yaşam için kritik öneme sahiptir. Kaygı ve korkunun önemini örnekler üzerinden detaylandıralım:

  • Otomobilinizle uzun yola çıkmadan önce kaza geçirebileceğinizi düşünmek sizi kaygılandırabilir. Yola çıktığınızda yaşanabilecek bir kazayı engellemek adına arabanızı servis bakımına götürebilirsiniz, lastik basıncını ve arabanın frenlerini kontrol ettirebilirsiniz. Verilebilecek bir başka örnek de karlı havada kayıp düşmeye yönelik duyabileceğiniz kaygıdır. Eğer kayıp düşerseniz bir yerlerinizi incitebilir, kırabilir ve hatta başınıza darbe alabilirsiniz. Yaşayabileceğiniz bu olumsuz sonuçları engellemek adına bot giyersiniz ve daha dikkatli yürürsünüz.
  • Karşıdan karşıya geçmek için hareket ettiğinizi düşünelim; bir otomobil hızlıca korna çalarak size yaklaşıyor. İşte o sırada hissettiğiniz duygu muhtemelen korku olacaktır. Korku hissettiğiniz anda karşı kaldırıma geçmek için hızlanırsınız ve arabadan uzaklaşırsınız. Böylelikle o an sizin için tehdit oluşturan durumdan kaçmış olursunuz. Bir başka örnek için karlı bir kış gününde yolda yürürken bir anda kaydığınızı düşünün. O sırada muhtelemen korkarsınız. Hissettiğiniz korku bedeninizi, reflekslerinizi ve duyularınızı alarma geçirerek bir yere sıkı tutunmanızı, başınızı korumanızı veya sesinizi çıkararak yakınlardaki insanlardan yardım almanızı sağlar.

Kaygı ne zaman sorun haline gelir?

Bahsettiğimiz üzere kaygı, hayatta kalmayı sağlayan gerekli bir duygudur. Ancak yersiz, sıklıkla ve yüksek düzeyde hissedilen kaygı, kişinin sıkıntı deneyimlemesine ve ailevi, sosyal ve mesleki yaşamında aksaklıklarla karşılaşmasına neden olur. Örneğin, yüksek düzeyde kaygı deneyimleyen kişi odaklanmakta zorluk yaşadığı için bir sunum yaparken performans bozulması yaşayabilir. Dolayısıyla iş hayatı olumsuz etkilenebilir ve hatta sık tekrarlanan bir durum olursa bu kişi işini de kaybedebilir. Kişi arkadaşlarıyla, romantik partneriyle ve/veya ailesiyle zorluklar yaşayabilir. Kişi gelecekte karşılaşabileceği tehditleri o kadar düşünür ki tehdit olarak algıladığı durumlardan sürekli kaçınmaya başlar. Kaçınma davranışları da uzun vadede kişinin gündelik yaşamında aksamalara neden olur.

Sorun haline gelebilen kaygı düzeyini merak ediyorsunuzdur. Aşağıda sıralanan belirtiler kaygının aşırı düzeyde olup olmadığına dair ipuçları verebilir.

  • Fiziksel: Aşırı derecede kaygı deneyimlemek kişide fiziksel ve fizyolojik birtakım belirtiler görülmesine neden olabilmektedir. Örneğin: açıklanamayan kas, mide ve baş ağrısı; kas gerginliği; sebepsiz baş dönmesi; harekete bağlı olmaksızın fiziksel yorgunluk hali; ağız kuruluğu ve titreme gibi belirtilerle karşılaşılabilir.
  • Duygusal: Ortada tehdit oluşturacak bir durum olmaksızın yoğun panik ve tetikte olmak; tahammülsüzlük ve çabuk sinirlenmek; yoğun korku ve huzursuzluk hissetmek.
  • Düşünsel: Konsantre olmakta zorlanmak; belli bir tehdit olmaksızın tehlikede olduğunu düşünmek ve endişelenmek; tehdit olarak algılanan konu hakkında tekrar tekrar düşünmek ve düşünmekten kendini alıkoyamamak.
  • Davranışsal: Tehdit olarak algılanan, korku ve endişeye neden olan nesne, yer veya durumlardan yoğun ve tekrarlı şekilde kaçınmak, kendini fazlaca güvence altına alarak hareket etmek.

Kaygı sorunu belirtilerini siz de zaman zaman deneyimliyor olabilirsiniz. Ancak burada önemli olan, bu belirtilerin hayatınızı ne şekilde ve şiddette etkilediğidir. Belirtileri uzun süre deneyimliyor olmak, kaygının giderek daha kötüleşen bir tabloya bürünmesi, yaşamsal faaliyetlerin etkilenmesi, aile hayatının ve sosyal hayatın olumsuz etkilenmesi ve iş performansında belirgin bir düşüş kaygının sorun haline geldiğini gösterir.

Kaygıyla nasıl çalışılır?

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), kaygı bozuklukları tedavisi için kullanılan en yaygın psikoterapi yaklaşımıdır. Araştırmalar, kaygının neden olduğu sorun ve sıkıntılar ile bağlantılı psikolojik rahatsızlıklarda BDT’nin etkili bir terapi yaklaşımı olduğunu destekler.3 Terapiye başlarken beklentiler ve hedefler doğrultusunda hareket etmek önemlidir. Daha önce de bahsedildiği gibi kaygının ve korkunun yaşam için kritik bir önemi vardır. Dolayısıyla kaygı ve korku duygusunun sıfırlanması, ortadan kalkması gerçekçi bir beklenti değildir. Terapi sürecinde hedef artmış kaygı ve korkuyu sürdüren davranışları değiştirmek ve kaygının neden olduğu sıkıntı ve olumsuz etkileri azaltmaktır. Bunun için, gelecekte yaşanabilecek, felaket olarak görülen ve kaygı hissedilen durumlara karşı gelişen, baş etme stratejileriyle ve davranış kalıplarıyla çalışılır. Bu strateji ve kalıpların hayatı ne kadar etkilediği ve nasıl sonuçlandığı değerlendirilir. Kaygının bir sorun halinde sürmesinin en önemli nedenlerinden biri kaygıyı yönetmek için girişilen kaçınma davranışlarıdır. Seanslarda kaçınma davranışları belirlenir ve egzersizlerle kaçınma davranışlarının kesilmesi planlanır. Bu davranış değişikliği sayesinde kişinin daha önce risk algıladığı ve felaket olarak gördüğü durumları doğru değerlendirebilmesi de sağlanmış olur. Böylece kişinin deneyimlediği kaygı ideal düzeylere geriler ve yüksek düzeyde kaygının neden olduğu belirtilerde ve sosyal etkilerde iyileşme gözlemlenir.

Atakan Aktürk

Klinik Psikolog, Bilişsel ve Davranışçı Terapist

Yayımlandığı Tarih: 03/10/2022
image

Kaynaklar

  1. World Health Organization (2022). World mental health report: transforming mental health for all. Geneva: Licence: CC BY-NC-SA 3.0 IGO. https://www.who.int/publications/i/item/9789240049338
  2. American Psychiatric Association, (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Washington, DC.
  3. Carpenter, J. K., Andrews, L. A., Witcraft, S. M., Powers, M. B., Smits, J. A., & Hofmann, S. G. (2018). Cognitive behavioral therapy for anxiety and related disorders: A meta‐analysis of randomized placebo‐controlled trials. Depression and anxiety, 35(6), 502-514.