image

Hissettiğiniz Şey Stres mi, Kaygı mı?

Zaman zaman bunaldığınızı hissettiğiniz, çeşitli sıkıntılar deneyimlediğiniz olur mu? Hepimizin hayatın olağan akışında, çeşitli olay ve durumlar karşısında birtakım fiziksel, duygusal, düşünsel ve davranışsal tepkiler vermemiz çok doğal. Bu tepkiler bazen bizlere nahoş hisler tattırabilir, sıkıntı deneyimlememize neden olabilir. Bu dönemlerde deneyimlediğimiz belirtileri ifade ederken, nedenini bazen stresli olmamıza ya da kaygılı olmamıza bağladığımız olmuştur. Ancak stres ve kaygı arasında ince bir çizgi vardır. Dolayısıyla o sırada deneyimlediğimiz şeyin stresten mi, kaygıdan mı kaynaklandığını ayırt etmekte zorlanabiliriz. Peki, deneyimlediğimiz şey gerçekten stres mi, kaygı mı? Stres ve kaygı arasındaki farkı netleştirmek doğru baş etme stratejileri geliştirmenize de yardımcı olacaktır. O nedenle stresin ve kaygının ne olduğundan ve nasıl geliştiğinden bahsederek başlayalım.

Stres nedir? Önemi nedir? Nasıl gelişir?

Gündelik hayatta çoğunlukla olumsuz nitelendirilseler de ideal düzeyde stres ve kaygı canlılar için kritik öneme sahip duygular ve tepkilerdir.

Stres, bu zamana kadar pek çok araştırmacı tarafından farklı açıklamalarla tanımlanmıştır. İlk olarak stres kavramını ortaya atan ve stresin babası olarak bilinen Hans Selye, kişide tepkiye yol açacak uyaranlara stresör, kişinin uyarana karşı verdiği tepkilere ise stres demiştir.1 Daha açık olmak gerekirse, kişide bedensel, biyolojik ve psikolojik stres tepkilerinin oluşması, kişinin dış stres faktörlerini yani stresörleri nasıl algıladığına göre şekillenir. Genellikle stres kişide; nefes almakta zorluk, ağız kuruluğu, titreme, baş dönmesi, uyuşma, göğüste sıkışma, mide bulantısı, karın ağrısı, kas gerginliği, bunalmışlık, kararsızlık ve sinirlilik gibi tepkilerle kendini gösterir. Kişideki stres belirtilerinin şiddeti ve sıklığı, o sırada kişinin duygudurumu, beslenme düzeni, uyku düzeni veya baş etme repertuarı gibi içsel faktörlerine bağlıdır.

Stresin daha detaylı tanımı üzerine yapılan ilerleyen çalışmalarda, araştırmacılar stresi kişinin çevresiyle olan ilişkisi olarak tanımlamışlardır. Bu ilişki, kişinin mevcut baş etme kaynaklarını zorladığı ve/veya aştığı durumlarda, kişinin çevresiyle uyumunu bozduğunu ve bu noktada kişinin stres deneyimlediğini açıklamışlardır.2 Kişide stres tepkilerine yol açan bazı dışsal stresörler şunları barındırabilir:

  • İş ve okul hayatında kişiyi zorlayan durumlar, görevler ve sorumluluklar (uzun mesai saatleri, kişiyi zorlayacak sorumluluklar, görevler ve projeler, mobbing vb.).
  • Kişinin yaşadığı birtakım finansal zorluklar (iş kaybı, iflas, kredi borcu, ekonomik kriz vb.).
  • Kişide travmaya neden olabilecekler olay ve durumlar (kaza, istismar, bedensel bütünlükte bozulma vb.).
  • Hukuki ve yasal meseleler (hapis, tazminat, nafaka, haksız yere suçlanmak vb.).
  • Bireysel ve sosyal hayatta karşılaşılan zorluklar (boşanma, taşınma, kayıplar, arkadaşlarla tartışma ve küsme, zorbalıklara maruz kalmak vb.).

Stresin ideal düzeyde deneyimlenmesinin olumlu, yapıcı ve sağlıklı sonuçlara yol açtığı bilinmektedir.3 İdeal düzeyde stres deneyimlemek, kişinin stres kaynağına karşı verdiği tepkilerde daha dikkatli olmasını ve olumlu sonuçlar doğuracak tepkiler göstermesini sağlar. Örneğin, sınav sırasında ideal düzeyde stres deneyimleyen bir öğrenci soruları daha dikkatli okuyacak ve zamanına daha verimli kullanacaktır. Ancak yüksek düzeyde deneyimlenen stres, kişinin fiziksel ve psikolojik sorunlarla karşılaşmasına neden olur. Bunlar kişinin başta sağlığı olmak üzere, bireysel ve sosyal alanlarda sorunlarla karşılaşmasına yol açar. Örneğin, sınav sırasında aşırı düzeyde stres deneyimleyen bir öğrencinin dikkati dağılır, midesi bulanır, başı dönebilir ve hatta bayılabilir ve dolayısıyla girdiği sınavdan geçemeyebilir.

Kaygı nedir? Önemi nedir ? Nasıl gelişir?

Kaygı, kişinin gelecekte karşılaşabileceği ve yaşamına tehdit olarak algıladığı durumlara karşı verdiği duygusal tepkidir.4 Bu duygusal tepki, kişinin gelecekte karşılaşabileceği potansiyel tehdide karşı tetikte ve hazır olmasını sağlar. İdeal düzeyde kaygı deneyimlemek kişinin tehlikeler karşısında tedbir almasına, daha dikkatli hareket etmesine ve dolayısıyla güvende kalmasına olanak sağlar. Algılanan tehdit gerçekte olduğundan daha yüksek algılandığında, kişi endişeli düşüncelerle ve deneyimlediği fiziksel gerginlikle baş edebilmek için çeşitli duygu, düşünce ve davranış kalıpları geliştirir. Bu şekilde kişi kendini karşılaşabileceği tehdide karşı güvende ve hazır hisseder. Ancak kişi bireysel ve sosyal hayatını olumsuz etkileyen yoğun kaygıyı bir süre sonra tekrar hisseder. Örneğin, kişi birkaç gün sonra toplantıda yapacağı sunumda başarısız olmaktan kaygılanabilir. Bu çok normal bir duygusal tepkidir. Ancak kişi sunumunun felaketle sonuçlanacağına ve hiçbir şekilde başarılı olamayacağına dair endişeli düşünceleri durmadan tekrarlarsa, bu kişinin sunuma faydalı şekilde hazırlanmasının önüne geçer. Dolayısıyla yüksek düzeyde kaygı hissetmesine ve gergin fiziksel belirtiler hissetmesine neden olur.

Kaygıda bilinmesi gereken bir diğer önemli nokta, kaygıyla korkunun farklı duygusal tepkiler olduğudur. Buna göre en temel fark kişinin algıladığı tehditle karşılaştığı zamandır. Korku, kişinin anlık olarak karşılaşılaştığı tehdide karşı verdiği duygusal tepkidir. (Kaygı ve korku arasındaki farkı daha detaylı incelemek için bkz. https://terapi.datem.com.tr/blog/kayginin-sorun-haline-gelmesi/)

Peki gündelik hayatta sıkça karşılaştığımız ve hayatın olağan akışının parçası olan kaygı ve stres tepkilerini nasıl ayırt edebiliriz?

Stres ve kaygı arasındaki fark nedir?

Zaman zaman stres ve kaygı arasındaki farkı net bir şekilde ifade etmekte zorlanabiliyoruz. Bunun nedeni de aslında stresin ve kaygının birbirlerinden çok da bağımsız olmamalarıdır. Stres ve kaygı anlarında deneyimlenen fiziksel belirtilerin de benzer olması ayırt etmekte zorlanmanın bir başka nedeni olabilir. Ancak stresi ve kaygıyı ayırt edebileceğiniz birkaç ipucu bulunur. Bu ipuçlarını aşağıdaki listelemede inceleyebilirsiniz.

Stres;

  • Genellikle bir dışsal faktör tarafından tetiklenir.
  • Bir dış tetikleyici durum ve olaya karşı verilen tepkidir.
  • Genellikle karşılaşılan durum ve olaya karşı çoğunluğun verebileceği bedende gerçekleşen fizyolojik tepkileri içerir.
  • Her zaman duygusal tepkileri içermeyebilir.
  • Kişilerin gündelik hayatını devam ettirebileceği durumları barındırır.
  • Strese neden olan olay ve durum ortadan kalktığında deneyimlenen stres belirtileri azalır ve zamanla ortadan kalkar.

Kaygı;

  • Daha çok içseldir.
  • Stres yaratan durumlara ve olaylara verilen bir tepkidir.
  • Belirli bir tetikleyicisi olmayabilir.
  • Gelecekte karşılaşılabilecek duruma karşı hissedilen yoğun ve aşırı bir tepkidir.
  • Kişinin gündelik hayatını ve işlevselliğinin ciddi şekilde etkiler.
  • Kaygıda tehdit gelecekte algılandığı için kaynağın ortadan kalkması söz konusu olmaz.
  • Kişi kendini tehditten uzaklaştırmak için çabalasa da kaygının fiziksel belirtileri ve endişe içerikli düşünceleri uzun süre devam eder.

Stres ve kaygı hayatımızı sürdürmemiz için bize destek olacak tepkileri barındırır. Ancak aşırı düzeyde stres ve kaygı deneyimlemek çeşitli işlevsellik alanlarında bozulmalara ve sorunlara neden olmaktadır. Bu noktada; kişinin iş veya okul performansında belirgin bir düşüş oluyorsa, ilişkisel sorunlar yaşıyorsa, kişinin fiziksel sağlığında olumsuz etkiler oluyorsa, bunlar onun yüksek düzeyde stres ve kaygı deneylediğine dair işaret olabilir.

Stresle ve kaygıyla nasıl baş edilir?

Kişinin stres ve kaygı ile baş etme çabaları benzer stratejileri barındırır. Her iki tepkide de kişinin hoşnut olmadığı ve kişide sıkıntı hissettiren durumlardan kaçınması söz konusudur. Bu doğrultuda kişinin, bir uzmanla doğru ve etkili terapi sürecine başlaması yardımcı olacaktır. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), hem stres hem kaygı sorunlarında etkili bir terapi yaklaşımı olduğu araştırmalarla desteklenmiştir.5 Terapi hedefi, kişiye özel çeşitli alanlarda yaşadığı sıkıntı ve sorunlarına yönelik bir kavramsallaştırma oluşturarak hareket etmektir. Kavramsallaştırma ile birlikte sorunun sürmesine neden olan kaçınma davranışları belirlenir. Dolayısıyla, işlevselliğin geri kazandırılması için kaçınma davranışlarının önüne geçilecek yöntemler kullanılır. Buna göre kaygıda kişinin gelecekte karşılaşabileceği tehdit olarak algıladığı durumlara yönelik kaçınma davranışlarının önüne geçmesi, hissettiği duyguyla temasını ve tehdide karşı gerçekçi bir değerlendirme yapmasını sağlar. Bununla birlikte kişinin abartılmış beklentilerine yönelik endişeli düşüncelerini sınaması ve değiştirmesi için de fırsat oluşturulmuş olur. Streste ise kişinin stres tepkisine neden olan stresörlere karşı kaçınmasının önüne geçilerek, tetikleyiciye karşı etkili baş etme stratejileri kazandırılır. Bu noktada deneyimlenen fiziksel belirtilerle, duygularla ve düşüncelerle teması sağlanır. En nihayetinde her iki tepkinin de ideal düzeylere çekilmesi, kişinin hayatını işlevsel şekilde devam ettirebilmesi için kritik öneme sahip olacaktır.

Atakan Aktürk

Klinik Psikolog, Bilişsel ve Davranışçı Terapist

Yayımlandığı Tarih: 25/10/2022
image
  1. Selye, H. (1946). The general adaptation syndrome and the diseases of adaptation. The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, 6(2), 117-230.
  2. Lazarus, R. S., & Folkman, S. (1984). Stress, appraisal, and coping. Springer publishing company
  3. Selye, H., 1974. Stress without distress. Philadelphia, P.A., J.B. Lippincott, Co.
  4. American Psychiatric Association, (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Washington, DC.
  5. Li, X., Laplante, D. P., Paquin, V., Lafortune, S., Elgbeili, G., & King, S. (2022). Effectiveness of cognitive behavioral therapy for perinatal maternal depression, anxiety and stress: A systematic review and meta-analysis of randomized controlled trials. Clinical Psychology Review, 92, 102129.