image
04/04/2024

Karanlıkta Kalanlar: Çocuklarda Cinsel İstismarı

Çocuk ve “cinsel istismar”, “evlilik”, “çocuk gelin” gibi sözcükleri aynı cümle içinde kullanmak ne kadar da zor. Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde artış gösteren, bizi derin etkileyen ve her defasında ürperti içinde okuduğumuz çocuklara yönelik cinsel istismar haberleri çok yıkıcı ve bir o kadar da travmatik olaylardır. Biliyoruz ki; çocuklara yönelik her türlü ihmal ve istismar yüzyıllardır her toplumda var olmuş önemli bir toplumsal sorundur. 

Cinsel istismar nedir? 

Dünya sağlık örgütü çocuk istismarını; çocuğun her türlü fiziksel, psikolojik ve cinsel olarak bir yetişkin tarafından kötü muamele görmesi olarak tanımlar. Çocuğa yönelik cinsel istismar ise; psikososyal gelişimini tamamlamamış bir çocuğun yani gelişimsel olarak tam olgunlaşmamış bir çocuğun bir yetişkin tarafından zorlanarak, mecbur bırakılarak, kandırılarak, alıkonularak cinsel uyarılma amacıyla kullanılmasıdır.1 Bu istismar çocukla cinsel içerikli sohbet etmek, sorular sormak, cinsel bölgelere dokunmak, okşamak, teşhircilik ya da cinsel eylemlerin izletilmesi, çocuk pornografisi ya da tecavüze kadar tüm cinsel zorbalığı içerir. 

Zannettiğimizden çok daha fazla…

Cinsel istismar vakalarında istismarcının çocuğun tanıdığı, bildiği, hatta güvendiği biri olma ihtimali oldukça yüksek değerlendirilir. Bir çocuk izlem merkezinde yürütülen çalışmada istismarcıların çoğunlukla (%42.2) çocuğun sosyal çevresindeki kişiler olduğu, aile içi ensest oranının  ise %15.7 olduğu belirtilmiştir.2  

Çocuklara yönelik cinsel istismar oranına baktığımızda; 2022 yılında Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı bir çalışmada yirmi yaşın altındaki 120 milyon genç kadın ve kız çocuğunun zorla cinsel ilişkiye maruz kaldığı belirtiliyor. Her 5 kadından 1’i ve her 13 erkekten 1’i çocukluk döneminde yani 0-17 yaş arasında cinsel istismara uğradığını bildiriyor.1 Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ise 2021 yılında 24 bin 367 çocuğun cinsel istismara uğradığı rapor edilmiştir.3 Cinsel istismar istatistiklerinde gördüğümüz rakamlar sadece rapor edilen ve kurumlara yansıyan vakalardır. Cinsel istismarın belirlenmesi ve rapor edilmesindeki zorlukları düşündüğümüzde bu oran gerçek sayıların oldukça altındadır. Ailenin cinselliği ayıp ve konuşulamaz olarak nitelendirmesi, var olan istismarı yok sayması, diğerlerinin duymasından utanması, çocuğun damgalanması korkusu, aile ve toplumsal tüm faktörler istismar edilen çocuğun yaşadığı istismarı dile getirmesine engel olabilmektedir. Bu durum bize asla göz ardı edilmemesi gereken bir gerçeği gösterir; çok daha fazla çocuk cinsel istismara uğramaktadır. 

Çocuğa cinsel istismarın sonuçları

İstismara uğramak çocukların fiziksel, cinsel ve psiko-sosyal gelişimlerini hem kısa hem de uzun vadede  olumsuz etkilemektedir. Cinsel istismarın kısa vadeli etkileri, istismarın hemen ardından ortaya çıkar ve çocuğun yaşıyla ilişkili olarak farklı fiziksel, psikolojik, bilişsel ve davranışsal belirtilerle kendini gösterir. Kısa vadeli etkileri açısından erken çocukluk döneminde oyuncak bebeklerin cinsel bölgelerine odaklı oyunlar oynamak, yaşıyla uyumsuz cinsel içerikli konuşmalar yapmak, buna benzer resimler çizmek gibi cinsel davranışlar görülebilir.4 Okul çağı döneminde daha çok kaygı ve korkular, uykusuzluk, dikkat eksiklikleri, iştahta azalma, sessizlik görülmektedir.5 Ergenlerde ise istismar sonrasında travmatik stres belirtileri, uykusuzluk, anksiyete, depresif duygularım, özgüven eksiklikliği, intihar düşünceleri, alkol ve madde kullanımı, gelişigüzel cinsellik yaşama davranışları görülebilmektedir.

Çocuklarda cinsel istismara uğramanın uzun vadeli olumsuz etkilerine baktığımızda; kısa dönemde  ortaya çıkan olumsuzlukların uzun dönemde kronikleşmesi ve artarak devam etmesi söz konusudur. Cinsel istismarın uzun vadeli olumsuz etkileri arasında travma sonrası stres bozukluğu, kronik depresyon, anksiyete6, madde kullanımı, riskli davranışlar sergileme, akademik başarıda düşüklük, sosyal ilişkilerde geri çekilme, olumlu sosyal bağlar kuramama ve ilişkiyi sürdürememe7, intihar düşünceleri ve/veya girişimleri, öğrenme bozuklukları, yeme bozuklukları8, nörolojik hasarlar ve fiziksel sağlığın bozulması ortaya çıkmaktadır.9 Cinsel istismarın en sık karşılaşılan uzun vadeli etkisi ise travma sonrası stres bozukluğu ve depresyondur.9

Cinsel istismarı önlemek ve istismara uğrayan çocuklara destek olmak için neler yapılabilir?

Çocuğa yönelik cinsel istismarın engellenmesinde ailenin, toplumun ve kurumların önemli sorumlulukları vardır. İstismarın fark edilmesi, bildirilmesi, çocuğun güvenliği için tedbirler alınması, sağlıklı ebeveynliğin öğretilmesi, istismarcıya caydırıcı cezaların uygulanması, toplumda çocuğa yönelik cinsel istismar ile ilgili farkındalık oluşturulması çocukları korumak için atılacak önemli adımlardır. Cinsel istismara uğrayan çocukların iyileştirilmesi sürecine baktığımızda  çocukları için var olan durum ayrıntılı değerlendirilmeli ve her çocuğa özel bir müdahale planlanmalıdır. Burada çocuğun ebeveynleri ile çalışılması, çocuğun fiziksel sağlığını da temel alan farmakolojik/tıbbi tedaviler planlanması gerekebilir. Ruh sağlığına yönelik tedavilere baktığımızda ise yapılan araştırmalarda cinsel istismara uğramış çocuklarda özellikle istismarın uzun vadeli etkileri olan travma sonrası stres bozukluğu belirtilerinin azaltılmasında, depresyon, anksiyete, saldırganlık ve artan cinselleşmiş davranışların azaltılmasında en etkili müdahale Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) olarak karşımıza çıkmaktadır.11,12 

Unutulmamalıdır ki çocuğun cinsel istismarı bir çocuk hakkı ihlalidir ve bu istismarı önlemek tedavinin en etkili olanıdır.



Devamını Oku
image
23/01/2023

Yapıcı Tartışma Rehberi

Bir gerçeği kabul ederek başlayalım; anlaşmazlıklar ve tartışmalar aile ilişkilerinden romantik ilişkilere, iş ilişkilerinden arkadaşlık ilişkilerine her ilişkinin doğasında var. Bu yazımızda size sağlıklı tartışmaların özelliklerinden ve ilişkilerinizde uzlaşmazlıkları nasıl yapıcı bir şekilde yönetebileceğinizden bahsedeceğiz.

Yapıcı ve Yıkıcı Tartışmaların Özellikleri

Kişilerin uzlaşmakta zorluk yaşadıkları meseleleri nasıl çözdükleri, o ilişkiden duydukları memnuniyeti etkileyen en önemli faktörlerden biridir.1 Çatışmaların yapıcı bir şekilde ele alınıp çözülmesi ilişkileri derinleştirip geliştirirken, yıkıcı tartışmalar yavaş yavaş ilişkilerin sonunu hazırlar..2

Manipülasyon, tehdit ve zorlama, görmezden gelme ve kaçınma, misilleme yapma, rekabetçi bir tutumla karşı tarafın üzerinde hakimiyet kurmaya çalışma, aşağılama ve küçük düşürme yıkıcı tartışmaların öne çıkan özelliklerindendir. Böylesi bir tartışma şeklini benimseyen kişiler için karşı tarafın veya ilişkinin ihtiyacından çok kişinin kendi gururu ve “kazanmak” ön plandadır.3 Yapıcı tartışmalarda ise esneklik, karşılıklı saygı, savunmaya geçmek yerine karşı tarafı anlamaya çalışma ve kendini korumaktansa ilişkiyi koruma çabası vardır.4 Yani, yıkıcı tartışmalarda “haklı çıkma ve hakimiyet kurma rekabeti" varken, yapıcı tartışmalarda “işbirliği içinde uzlaşma” tutumu vardır.5

Yapıcı Tartışma Kuralları

Öyleyse gelin tartışmalarınızı nasıl yapıcı bir hale getirebileceğinize bakalım.6

  • Tartışmaya geçmeden önce neden üzgün veya kızgın olduğunuzu anlamaya çalışın. Arkadaşınız planladığınız buluşmaya geç kaldığı için mi kızgınsınız? Yoksa bu durum arkadaşınızın sizi yeterince önemsemediğini gösterdiğinden mi? Bir konuşmaya/ tartışmaya başlamadan önce kendi duygularınızı anlamaya çalışın. Bu, kendinizi daha iyi anlatmanıza da yardımcı olacaktır. 
  • Karşınızdaki kişinin konuyu sizin açınızdan anlamasına yardımcı olmak için duygularınızı kelimelerle ifade edin ve bunu yaparken ben dili kullanın. “Telefonlarımı açmadığında kendimi incinmiş hissediyorum.” “Bağırdığında korkuyorum.” gibi cümlelerinizi “ben” kelimesi ile yapılandırın (…. olduğunda ….. hissediyorum.).
  • Kişiyi değil, konuyu tartışın ve yalnızca davranışı eleştirin. Hakaret etmek, küçümseyici ifadeler kullanmak, lakap takmak gibi aşağılayıcı tutumlar yalnızca karşınızdaki kişinin daha kötü hissetmesine yol açar, bir çözüm getirmez. Bunu yapmak esas konunun değişmesine ve tartışmanın bir karakter saldırısına dönüşmesine sebep olur. Siz, sizi rahatsız eden davranışa odaklanın.
  • Sırayla konuşun. Eğer karşınızdaki kişinin sözünü kesmemekte zorlanıyorsanız, her ikinizin de sırayla konuşmak için bir veya iki dakikası olsun. Buna alışmak için başlarda bir zamanlayıcı tutarak dengeyi sağlamayı deneyebilirsiniz.
  • Hata bulmak için değil, anlamak için dinleyin. Karşınızdaki kişi konuşurken tüm dikkatinizi ona verin. Onu dinlerken araya girip düzeltme yapmaktan veya söylemek istediklerinizi düşünmekten kaçının. Tek işiniz, aynı fikirde olmasanız bile onun bakış açısını anlamaya çalışmak olsun.
  • Her seferinde yalnızca bir konuyu tartışın. “Bulaşıkları kaldırmadın.” ifadesinin “Çok fazla televizyon izliyorsun"a dönüşmesine izin vermeyin. Esas konunun dışına çıktığınız tartışmaların alevlenme olasılığı daha yüksekken, esas sorunu çözme olasılığı daha düşüktür. Tartışma esnasında tek bir konu seçin ve ona bağlı kalın.
  • Geçmişi masaya yatırmayın, bugünün meselesine odaklanın. Sık yapılan ve tartışmaları amacından uzaklaştıran hatalardan biri de eski defterleri açmaktır. Bu, konudan sapmanıza ve güncel olan asıl meseleye ilgili bir çözüm üretememenize neden olur.
  • Tartışmanın dozu yükselmeye başladığında karşılıklı hemfikir olduğunuz bir süre için tartışmaya mola verebilirsiniz. Burada dikkat edilmesi gereken bu süreyi tartışmaktan kaçmak için değil sakinleşmek için kullanmaktır. Süre dolduğunda geri dönüp tartışmaya sakince devam etmek yapıcı bir biçimde uzlaşma ihtimalinizi artırır.7
  • Haklı çıkmak için değil uzlaşabilmek için tartıştığınızı unutmayın. Bazı durumlarda uzlaşmaya varmak kolay olmasa da taviz verebileceğiniz ve veremeyeceğiniz noktaları kararlaştırmak (elbette bunu yaparken de esnek olmaya çalışmak önemlidir) işinizi biraz daha kolaylaştıracaktır.
  • Bazı durumlarda ise uzlaşmak mümkün değildir. Hal böyle olduğunda "uzlaşamadığınızla uzlaşmak" ve bu durumun ilişkiye zarar vermeden nasıl yönetilebileceğini konuşmak önemlidir.

Görüldüğü gibi, kendi duygularınızı tanımak, onları önce kendi içinizde düzenleyebilmek ve ardında uygun bir şekilde paylaşabilmek, aynı zamanda iyi bir dinleyici olabilmek ve tüm bunları esnek bir şekilde yapabilmek yapıcı tartışmalar için gerekli olan becerilerdir.

Terapide kişinin etkili iletişim kurma ve problem çözme becerilerini geliştirmeye yardımcı olan davranış odaklı BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi) yöntemleri kullanılır. Kişinin kendini nazik ve net bir şekilde ifade etmesi, problemleri suçlayıcı olmadan dile getirmesi, empatiyle karşısındakini dinlemesi, çözüm odaklı bir yaklaşımla sorunları ele alması ve ilişkinin değişmesi mümkün olmayan dinamiklerine yönelik kabulün gelişmesi çalışılarak her türlü ilişkide memnuniyetin artması hedeflenir.
 

Devamını Oku
image
05/01/2023

Gaslighting: Psikolojik Manipülasyon

Amerika’nın en eski sözlük yayıncısı olan Merriam-Webster sözlüğü her sene sözlüğün internet sitesinde en fazla aranan kelimeler arasından yılın kelimesini seçiyor. Bu yıl sözlük, aramalardaki %1740’lık artış ile yılın kelimesinin gaslighting olduğunu açıkladı.1 Bu yazımızda da size psikolojik şiddetin önemli bir türü olan gaslighting’i tanıtıyoruz. Bu kavramların tanınırlığının artmasını psikolojik şiddetin görünürlüğün ve ona yönelik farkındalığın artması açısından önemli buluyoruz.

Gaslighting nedir?

Kavram ismini 1938’de yayımlanan ve 1940’de sinemaya Gas Light (Gaz lambası) ismiyle uyarlanan oyundan almıştır. Oyunda erkek karakter evi aydınlatan gaz lambasını her akşam biraz daha kısarak eşini karanlıkta bırakır, eşi bunu fark ettiğinde ise inkar eder ve ona “delirdiğini” söyler. Böyle yaparak eşini “aklını yitirdiğine” inandırıp onu akıl hastanesine kapatmayı ve mücevherlerini çalmayı hedefler.

Gaslighting, kişiye kendi hafızasını, algısını, gerçekliğini ve akıl sağlığını sorgulatan bir psikolojik manipülasyon türüdür. Bu kavram en çok romantik ilişki bağlamında kullanılsa da gaslighting arkadaşlık ilişkilerinde, işte, evde ve hatta medyada ve siyasette karşımıza çıkabilir.2,3

Gaslighting örnekleri nelerdir?

Gaslighting uygulayan kişi:2,3

  • Sıklıkla yalan söyler ve kişiyi çürüten kanıtlar olsa dahi yalanı sürdürmeye hararetle devam eder.
  • Sizi söylemediğiniz, yapmadığınız şeylerle itham eder. Sıra kendisine gelince ise “Ben öyle bir şey söylemedim, ben yapmadım.” gibi ifadelerle durumu inkar eder.
  • Hakaret içeren sözler sarfederek karşısındaki kişiyi küçük düşürmeye çalışır. “Boş konuşuyorsun.” veya “Bir insan nasıl bu kadar beceriksiz olabilir?!” bu sözlere birer örnektir.
  • Karşısındaki kişinin duygu ve düşüncelerini önemsizleştirir. Manipüle etmeye çalıştığı kişiye “Sen de çok abartıyorsun. Bunda bu kadar kızacak, üzülecek bir şey yok.” gibi sözler sarf eder.
  • Güçsüz duruma düşeceğini, haksız çıkacağını hissederse karşı atağa geçer ve suçlamalar yapmaya başlar. Örneğin kişi “Sen çok baskıcı biri olduğun için ben de yalan söylemek zorunda kaldım.” diyebilir.
  • Konuşma esnasında “Bu konudan çok sıkıldım, başka bir şeyler konuşalım” diyerek konuyu değiştirmeye veya dikkati başka yöne kaydırmaya çalışır.
  • Görmezden veya duymazdan gelir. Örneğin konuşmanın ortasında hiçbir şey demeden çekip gider veya karşısındaki kişi konuşurken onunla ilgilenmediğini gösteren şekillerde davranır (televizyonun sesini yükseltmek, göz temasını kesip işine dönmek gibi).
  • Tehdit ve sabote eder. 

Görüldüğü gibi çok çeşitli gaslighting davranışları olduğunu söyleyebiliriz.

Kimler neden gaslighting’e başvurur?

Bu alanda yapılan araştırmalar henüz çok yeni ve az sayıda olsa da narsistik kişilik bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu ve borderline kişilik bozukluğu gibi çeşitli psikolojik tanıları olan kişilerin daha fazla gaslighting davranışları sergilediği düşünülmektedir, fakat herkes zaman zaman bu davranışları sergileyebilir.3,4 Gaslighting uygulayan kişinin temel motivasyonu karşı taraf üzerinde hakimiyet kurmak ve ilişkide baskın güç olmaktır. Bu hakimiyet beraberinde kişiye istediği her şeyi yapabilmek için geniş bir hareket alanı sağlarken, onu kendi eylemlerinin olumsuz sonuçlarıyla yüzleşme sıkıntısından da kurtarır. Böylece tüm gaslighting davranışları artarak sürmeye devam eder.

Gaslighting’e maruz bırakılan kişi neler yaşar?

Gaslighting, maruz bırakılan kişi için son derece zor deneyimlere sebep olur. Kendi gerçekliğine, algısına güvenemeyeceğini düşünen kişi tek başına karar almakta zorlanır. Bunun sonucunda özgüven sorunları yaşamaya başlar. Kişi durumun farkında olmadığından, kendisini manipüle edenden başkasına güvenemeyeceğini düşünür ve güvendiği bu kişiyi kaybetmekle ilgili yoğun bir kaygı duyar. Kaybetme korkusu sebebiyle gaslighting uygulayan kişiyle tartışmaktan kaçınır, bu da manipülasyonların sürmesine neden olur. Kontrol algısı gitgide zayıflayan kişi çaresiz ve suçlu olduğunu düşünebilir. Tüm bunlar kişiyi anksiyete, depresyon, travmatik stres, özgüven sorunları gibi pek çok psikolojik sorun geliştirmeye açık hale getirir.

Gaslighting ile nasıl baş edilir?

Gaslighting’e maruz bırakıldığınızdan şüphe ediyorsanız yapılabilecek ilk şeylerden biri konuya dışarıdan bir göz gibi bakmak ve delil toplamaktır. Şüpheye düşürüldüğünüz konularda notlar alabilir, mesajları ve mailleri saklayabilir, hatta fotoğraflar çekebilirsiniz; kişiyi tum bu delillerle yüzleştirebilirsiniz. Bu deliller perspektifinizi kendinizden emin bir şekilde korumanıza yardımcı olacaktır. İletişimde kişisel sınırlarınızı korumak gaslighting ile mücadelede önemli bir adımdır. Ayrıca güvendiğiniz yakınlarınızla bu durumu paylaşabilir, onların fikirlerini ve desteğini alabilirsiniz. Son olarak gaslighting uygulandığından emin olduğunuzda bu ilişkiyi bitirmeyi, bitirmenin mümkün olmadığı durumlarda ise (örneğin iş ilişkileri) sınırlandırmayı değerlendirebilirsiniz. Tüm bu alanlarda güçlenmek ve gaslighting’in olumsuz etkilerinden korunmak için bir uzman yardımı alabilirsiniz.3,5
 

Devamını Oku