image
06/09/2024

Sağlıklı Yaşamın Temelleri: Düzenli Beslenme, Fiziksel Aktivite ve Psikolojik Esenlik

İnsanların yaşam koşulları doğrultusunda geliştirdikleri günlük rutinleri, yaşadıkları döneme göre farklılık gösterir. Günümüzde stresli iş yaşamı, ekonomik zorluklar, hava kirliliği, trafik ve aşırılaşmış internet kullanımı gibi çeşitli faktörler; fiziksel ve psikolojik sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Öte yandan düzenli beslenme, fiziksel aktivite ve psikolojik esenlik sağlıklı yaşamın temellerini oluşturur.1 

Düzenli beslenme 

Sağlıklı ve düzenli beslenme fiziksel ve psikolojik sağlığımız için büyük önem taşır. Düzenli beslenmenin temel unsurları; öğün saatlerinin düzenli olması ve öğünlerde tüketilen besinlerde çeşitliliğin sağlanmasıdır.2 Sağlıklı beslenme alışkanlıklarına sahip olmak, bedensel ve zihinsel açıdan zinde kalmamıza büyük ölçüde katkı sağlar. 

Düzenli beslenmenin faydaları 

Düzenli beslenmek; enerji seviyenizin dengede kalmasını, metabolizmanızın etkili çalışmasını, sağlıklı beden kitle endeksi aralıklarında olmanızı ve sindirim sisteminizin etkin çalışmasını sağlar. Ayrıca sağlıklı beslenme alışkanlıklarına sahip olmak; psikolojik iyi oluş, güçlü bağışıklık sistemi ve kalp, cilt, kemik, kas sağlığıyla da ilişkilidir. Bu nedenle düzenli beslenme alışkanlıkları geliştirmek sağlıklı bir yaşam için büyük önem taşır.3 

Düzenli beslenme için öneriler 

  • Gün içinde, ana ve ara öğünleri belirli zaman aralıklarıyla tüketmeniz; uzun süreli açlığın önüne geçerek aşırı yemeye karşı önleyici olacaktır.
  • Öğün içeriklerinizde meyve, sebze, tam tahıllar, protein kaynakları ve sağlıklı yağlar gibi çeşitli besin gruplarına yer vermeye özen gösterdiğinizde; vücudunuzun ihtiyaç duyduğu besinleri almış olursunuz.
  • Sağlıklı beslenmek için porsiyonlarınızın ölçülü olması önemlidir. Yetersiz beslenmek ya da aşırı yemek, çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.
  • Fast food tarzı yiyecekler yüksek düzeyde yağ ve tuz içerir. Bu sebeple fast food tüketim sıklığınızı azaltmanız sağlığınız açısından iyi olacaktır.
  • Yemeklerinizi olabildiğince evde yapmaya çalışırsanız, öğünlerin içeriğiyle ilgili (örn. ürün çeşitliliği, kullanılan ürünlerin içeriği) kontrolünüz daha yüksek olur. Bu durum, düzenli beslenme alışkanlıkları geliştirmeniz açısından faydalı olacaktır.
  • Su tüketimi vücudumuz için hayati önem taşır. Bu nedenle her gün yeterli miktarda su içmeye özen gösterin.

Fiziksel aktivite

Fiziksel aktivite, sağlıklı yaşamın temel unsurlarından biridir. Özellikle modern çağda artan stres seviyesi ve teknolojinin aşırı kullanımıyla birlikte fiziksel aktivitenin kısıtlanması, sağlığımız açısından risk oluşturur. Hayat koşullarımıza uygun şekilde planlama yaparak, düzenli egzersiz yapmayı yaşam rutinimize almak birçok açıdan fayda sağlar.

Fiziksel aktivitenin faydaları 

Düzenli egzersiz yapmak; uyku kalitesini, kalp ve kemik sağlığını, bağışıklık sistemini olumlu yönde etkiler.4 Fiziksel aktivite sırasında salgılanan hormonlar, stres seviyenizin azalmasına yardımcı olarak psikolojik iyi oluşunuza katkı sağlar. Ayrıca düzenli ve kişiye uygun şekilde yapılan egzersiz planı, sağlıklı beden kitle endeksi aralıklarında olmaya ve fiziksel gücün desteklenmesine yardımcı olur.

Fiziksel aktiviteyi artırmak için öneriler 

  • Fiziksel aktivitenin sıklığı, süresi ve yoğunluğu; yaş, fiziksel sağlık gibi faktörlere bağlı olarak kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Ortalama olarak haftanın üç ya da dört günü, yaklaşık 45 dakika egzersiz yapmanız sağlığınız açısından faydalı olacaktır.
  • Egzersiz programınızı, kolaydan zora doğru aşamalı şekilde planlamak programın uygulanabilirliğini artırır.
  • Fiziksel aktivitenin sürekliliğini korumak önemlidir. Bu sebeple sürdürülebilir egzersizlerle düzenli spor yapmak, egzersiz yapma alışkanlığı kazanmanıza yardımcı olur.
  • Fiziksel aktivitenin sürdürebilir olması için yaşam koşullarınıza uygun egzersiz planı yapmak önem taşır. Bunun için spor yapacağınız saatleri ve yeri önceden belirleyebilirsiniz.
  • Hedef belirlemek ve plana uygun hareket etmek, fiziksel aktivite yapmak için motivasyonununuz artmasına yardımcı olacaktır.

Psikolojik esenlik

Sağlıklı bir yaşam için fiziksel sağlık önemli olduğu kadar, psikolojik sağlık da büyük önem taşır. Psikolojik esenlik, aslında psikolojik iyi oluş halidir ve mutlulukla ilişkilidir. Psikolojik esenlik, fiziksel ve psikolojik sağlığımız açısından korucudur.5 

Psikolojik esenliğin faydaları 

Psikolojik esenlik; yaşamda anlamımız ve amaçlarımızın olmasına, bağımsız ve görüşlerimizle uyumlu şekilde yaşamamıza, kendimizi geliştirmek için potansiyelimizi kullanmamıza, yaşamımızı ve çevresel koşulları yönetebilmemize, diğer insanlarla olumlu ilişkiler kurmamıza ve kendimizi olduğumuz gibi kabul etmemize katkı sağlar.

Psikolojik esenlik; duygusal dengeyi sağlayabilmeye, stresle baş etmeye, çözüm odaklı ve olumlu bakış açısı geliştirmeye yardımcı olur.5 Psikolojik esenliğinizi destekleyecek şekilde bir hayat tarzı benimsemek, kendinize yönelik farkındalığınızın ve yaşam kalitenizin artmasını sağlar.

Psikolojik esenlik için öneriler 

  • Yaşamdaki değerlerinizi ve amaçlarınızı tespit edip, bu doğrultuda bir hayat sürmek psikolojik esenliğinizin artmasına yardımcı olur.
  • Kendi görüşlerinizle uyumlu şekilde davranmaya çalışmanız önemlidir.
  • Çeşitli alanlarda kendinizi geliştirmek için potansiyelinizi kullanmanız, psikolojik esenliğinizin artmasını sağlar.
  • Çevresel koşullar, stres düzeyini ve psikolojik iyi oluşu etkiler. Zaman yönetimi ve sorun çözme becerileri geliştirmek, çevresel koşulları düzenlemenize yardımcı olabilir.
  • İnsanlarla olumlu ilişkiler kurarak sosyal destek kaynaklarınızı güçlendirmeniz büyük önem taşır. Sosyal aktivitelere katılmak, aile ve arkadaşlarınızla vakit geçirmek kişiler arası ilişkilerinize katkı sağlar.
  • Psikolojik iyi oluş için düzenli uykuya ve öz bakım alışkanlıklarına özen göstermeniz önem taşır.
  • Stresle başa çıkma yöntemleri öğrenmek, psikolojik sağlık için önemlidir. Örneğin anbean farkındalık pratikleri yapmak, düzenli beslenmek ve fiziksel aktivite yapmak ve hobilere sahip olmak stresinizi sağlıklı şekilde yaşamanıza yardımcı olur.
  • Psikolojik esenliğinizi artırmak için atabileceğiniz adımları planlamakta veya hayata geçirmekte zorlanıyorsanız, psikoterapi desteği almanız faydalı olacaktır.

Sonuç olarak düzenli beslenme, fiziksel aktivite ve psikolojik esenlik sağlıklı yaşamın yapı taşlarını oluşturur. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirerek, fiziksel aktiviteyi günlük yaşamınızın bir parçası haline getirerek ve psikolojik esenliğinizi artıracak doğrultuda bir hayat tarzı benimseyerek; fiziksel ve psikolojik sağlığınızı koruyabilir ve güçlendirebilirsiniz.

Devamını Oku
image
31/07/2024

Dijital Detoks: Teknolojiyle Sağlıklı Bir İlişki Kurmak

Teknoloji ve dijital cihazlar günümüzde hayatımızın odak noktası haline geldi. Akıllı telefonlar, bilgisayarlar, akıllı saatler ve diğer dijital cihazlar neredeyse günün her anında yanımızda. Ancak sürekli bu cihazları kullanmak psikolojik ve fiziksel sağlığımız üzerinde olumsuz etkilere yol açar. Teknolojiyle sınırlı bir ilişki kurmak, bu olumsuz etkileri önlemek adına oldukça önemlidir.

Dijital detoks nedir?

Dijital detoks, dijital cihazların kullanımını belirli bir süre boyunca kısıtlamak veya kullanımı tamamen durdurmaktır. Bu süreç, teknolojiye ayırdığımız süreyi yeniden değerlendirmemize yardımcı olur. Bununla birlikte dijital detoksla, aşırı dijital cihaz kullanımının neden olduğu uyku bozuklukları, sosyal izolasyon, anksiyete bozuklukları ve depresyon gibi fiziksel ve psikolojik sağlık sorunlarının azalmasını amaçlanır.1

Teknolojinin zararları:

Teknoloji, günlük yaşamımızı sürdürürken bize birçok fayda sağlasa da aşırı ve kontrolsüz kullanımı çeşitli sorunlara neden olur.3,4,5 

  • Fiziksel ve psikolojik yorgunluk: Dijital cihazlardan gelen bildirimler ve kesintisiz bilgi akışı bizi sürekli meşgul tutar. Bunun sonucunda konsantrasyon bozuklukları, kararsızlık, kaygı düzeyinin artışı gibi durumlar yaşanabilir. Böylelikle günlük yaşamı sürdürürken verimimiz azalır ve zorlanırız. 
  • Uyku bozuklukları: Akıllı telefonlar ve/veya tablet gibi dijital cihazlardan yayılan mavi ışık, melatonin üretimini azaltır; böylelikle uyku düzenimizi bozar. Bu da uyku kalitesinin düşmesine ve uzun vadede sağlık sorunlarına yol açar. 
  • Fiziksel sağlık sorunları: Uzun süre ekran başında oturmak, göz yorgunluğu, boyun ve sırt ağrıları gibi fiziksel rahatsızlıklara neden olabilir. Bununla birlikte ekrana uzun süre odaklanmak gözlerde kuruluk, bulanık görme ve göz kaslarında zorlanmaya neden olur. Ayrıca ekran başında geçirilen sürede hareketsiz kalmak; kilo artışı, obezite ve kalp rahatsızlıkları riskini artırabilir. Oturma pozisyonu doğru olmadığında, kronik ağrılara ve iskelet sistemi sorunlarına neden olabilir.
  • Sosyal izolasyon: Sosyal medya ve dijital iletişim cihazları, gerçek hayattaki sosyal etkileşimlerin yerine geçebilir. Bu durum, yüz yüze iletişim becerilerimizin azalmasına neden olur. Aynı zamanda uzun vadede sosyal ilişkilerin azalması, sosyal izolasyonu beraberinde getirebilir.
  • Verimlilik kaybı: Sürekli gelen bildirimler ve kesintiler, iş ve okul hayatında dikkatin dağılmasına ve verimlilik kaybına yol açabilir. Bu da akademik ve mesleki performansı olumsuz etkiler. Yaşanan verim kaybıyla, yapılacak işlerin tamamlanma süresi uzayabilir, hata yapma olasılığı artabilir. Bildirimlerle beraber sürekli bölünmeler dikkat dağılmasına neden olur, derin çalışma ve odaklanmayı zorlaştırır. Sonuç olarak uzun vadede meslek performansı ve akademik başarı düşer.
  • Bağımlılık: Özellikle sosyal medya platformları ve dijital oyunlarda geçirilen süre bağımlılığın gelişmesinde rol oynar. Bu durum, zaman yönetimini ve günlük yaşamı sürdürme becerilerini olumsuz etkiler. Uzun vadede günlük yaşam aktivitelerinde aksamalar meydana gelir ve kişisel ilişkiler zarar görebilir.

· Fiziksel ve psikolojik yorgunluk: Dijital cihazlardan gelen bildirimler ve kesintisiz bilgi akışı bizi sürekli meşgul tutar. Bunun sonucunda konsantrasyon bozuklukları, kararsızlık, kaygı düzeyinin artışı gibi durumlar yaşanabilir. Böylelikle günlük yaşamı sürdürürken verimimiz azalır ve zorlanırız. 

· Uyku bozuklukları: Akıllı telefonlar ve/veya tablet gibi dijital cihazlardan yayılan mavi ışık, melatonin üretimini azaltır; böylelikle uyku düzenimizi bozar. Bu da uyku kalitesinin düşmesine ve uzun vadede sağlık sorunlarına yol açar. 

· Fiziksel sağlık sorunları: Uzun süre ekran başında oturmak, göz yorgunluğu, boyun ve sırt ağrıları gibi fiziksel rahatsızlıklara neden olabilir. Bununla birlikte ekrana uzun süre odaklanmak gözlerde kuruluk, bulanık görme ve göz kaslarında zorlanmaya neden olur. Ayrıca ekran başında geçirilen sürede hareketsiz kalmak; kilo artışı, obezite ve kalp rahatsızlıkları riskini artırabilir. Oturma pozisyonu doğru olmadığında, kronik ağrılara ve iskelet sistemi sorunlarına neden olabilir.

· Sosyal izolasyon: Sosyal medya ve dijital iletişim cihazları, gerçek hayattaki sosyal etkileşimlerin yerine geçebilir. Bu durum, yüz yüze iletişim becerilerimizin azalmasına neden olur. Aynı zamanda uzun vadede sosyal ilişkilerin azalması, sosyal izolasyonu beraberinde getirebilir.

· Verimlilik kaybı: Sürekli gelen bildirimler ve kesintiler, iş ve okul hayatında dikkatin dağılmasına ve verimlilik kaybına yol açabilir. Bu da akademik ve mesleki performansı olumsuz etkiler. Yaşanan verim kaybıyla, yapılacak işlerin tamamlanma süresi uzayabilir, hata yapma olasılığı artabilir. Bildirimlerle beraber sürekli bölünmeler dikkat dağılmasına neden olur, derin çalışma ve odaklanmayı zorlaştırır. Sonuç olarak uzun vadede meslek performansı ve akademik başarı düşer.

· Bağımlılık: Özellikle sosyal medya platformları ve dijital oyunlarda geçirilen süre bağımlılığın gelişmesinde rol oynar. Bu durum, zaman yönetimini ve günlük yaşamı sürdürme becerilerini olumsuz etkiler. Uzun vadede günlük yaşam aktivitelerinde aksamalar meydana gelir ve kişisel ilişkiler zarar görebilir.

Dijital detoksun faydaları

· Fiziksel sağlık: Uzun süre ekran başında oturmak, göz yorgunluğu, boyun ve sırt ağrılarına yol açabilir. Dijital detoks, bu tür fiziksel rahatsızlıkların önüne geçer. Aynı zamanda daha fazla fiziksel aktivite yapma fırsatı sunar. 

· Psikolojik sağlık: Dijital detoks, anksiyete ve depresyon belirtilerini azaltabilir.

· Sosyal ilişkiler: Dijital cihazlar bazen gerçek sosyal etkileşimlerin yerini alabilir. Dijital detoks, yüz yüze iletişimi artırarak sosyal bağları güçlendirir. Aile ve arkadaşlarla geçirilen zaman, sosyal bağları ve sosyal desteği geliştirir. 

· Verimlilik: Sürekli bildirimlerle bölünen iş ve çalışma düzeni, verimliliği düşürebilir. Teknoloji kullanımını sınırlamak, odaklanmayı ve üretkenliği artırır. Daha az kesinti, görevlerin daha hızlı ve doğru tamamlanmasına yardımcı olur. Derin ve kesintisiz çalışma, uzun vadede daha iyi sonuçlar elde etmemizi sağlar.6

Teknolojiyi doğru kullanmanın yolları

Sınır koymak: Gün içerisinde geçireceğiniz ekran süresi için sınırlar belirleyebilirsiniz. Özellikle uyumadan önce video izlemek, oyun oynamak, mesajlaşmak ve uyandıktan sonra sosyal medyayı kontrol etmek gibi aktiviteleri sınırlandırabilirsiniz. Böylelikle uykuya dalmakta daha az sorun yaşayabilirsiniz ve uyku kaliteniz artabilir.

Dijital mola vermek: Gün içerisinde belirli aralıklarla telefonu kullanmamak gibi dijital cihazlardan uzak durmak adına molalar verilebilir. Bu süre içinde spor yapmak, sosyal bağlar kurmak için farklı aktiviteler yapılabilir. Fiziksel aktiviteler hem beden sağlığınızı korumanıza hem de zihinsel olarak yenilenmenize yardımcı olur.

Yüz yüze etkileşimler kurmak: Dijital olmayan sosyal ilişkiler, sosyal ağlar kurmamızı sağlar. Aile ve arkadaşlarla vakit geçirmek sosyal becerileri geliştirir, sosyal desteğimizi artırır. 

Uyku düzeni: Yatmadan önce en az bir saat boyunca ekranlardan uzak durmak önemlidir. Uykumuzun düzenli olması günlük yaşamımızı daha aktif sürdürmemizi sağlar. 

Hedef belirlemek: Teknoloji kullanımınıza sınırlar koyarken, belirli hedefler belirlemek de faydalı olabilir. Örneğin, belirli bir süre boyunca sosyal medyadan uzak durmak veya haftanın belirli günlerinde dijital cihazlardan tamamen uzak kalmak gibi hedefler koyabilirsiniz. 

Bilgilendirme: Teknolojinin zararları ve dijital detoksun faydaları hakkında bilgi edinmek farkındalık geliştirmemizi sağlar. Çevrenizdeki insanlarla bu bilgileri paylaşarak, birlikte daha sağlıklı teknoloji alışkanlıkları geliştirebilirsiniz.

Dijital detoks için öneriler

Dijital oruç: Haftada bir gün dijital cihazları tamamen kapatmayı deneyebilirsiniz. Bu süreçte kitap okumak veya hobilerinizle ilgilenmek gibi aktivitelerle vakit geçirebilirsiniz.

Telefonu kapatmak: Uyurken telefonunuzu kapatabilir veya uçak moduna alabilirsiniz. Böylece gece boyunca gelen bildirimler uykunuzun bölünmesine neden olmaz. 

Sosyal medya molaları: Sosyal medya hesaplarınızı sürekli kontrol etmek yerine belirli aralıklarla kontrol etmek sosyal medyada geçireceğiniz süreyi azaltır. 

Bildirimleri kapatmak: Gereksiz bildirimleri kapatabilirsiniz. Sadece önemli uygulamaların bildirimlerine izin vererek günlük hayatınızda daha az kesinti yaşayabilirsiniz.

Ekran süresi uygulamaları: Telefon ve bilgisayarınızda ekran süresini takip eden uygulamalar kullanabilirsiniz. Bu uygulamalar, ne kadar süre boyunca hangi uygulamaları kullandığınızı göstererek, dijital cihazlarda geçirdiğiniz ekran süresini kontrol etmenizi sağlayabilir. 

Dış mekan aktiviteleri: Aile ve arkadaşlarınızla, dijital cihazlardan uzak aktiviteler planlayabilirsiniz. Birlikte spor yapmak, yürüyüşe çıkmak veya masa oyunları oynamak gibi etkinlikler sosyal bağlarınızı güçlendirir.

Sonuç

Teknolojinin hayatımızda büyük bir yer kapladığı bir gerçek. Ancak, bu cihazlarla sağlıklı bir ilişki kurmak, psikolojik ve fiziksel sağlığımızı korumak için çok önemlidir. Dijital detoks yaparak, teknolojinin olumsuz etkilerinden korunabilir ve teknolojiyi hayatımızda dengeli bir şekilde kullanarak sağlığımızı koruyabiliriz. Teknolojiyi doğru bir şekilde kullanmayı öğrenmek, uzun vadede fiziksel ve psikolojik olarak daha sağlıklı bir yaşam sürmemize yardımcı olur.

Dijital detoksun faydalarından yararlanmak için küçük adımlarla başlayabilir ve zamanla bu alışkanlıkları günlük yaşamınıza katabilirsiniz. Teknolojiyle olan ilişkinizi yeniden değerlendirmek ve dengelemek uzun vadede yaşayacağınız sorunlardan korunmanızı sağlar. 

Devamını Oku
image
04/04/2024

Karanlıkta Kalanlar: Çocuklarda Cinsel İstismarı

Çocuk ve “cinsel istismar”, “evlilik”, “çocuk gelin” gibi sözcükleri aynı cümle içinde kullanmak ne kadar da zor. Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde artış gösteren, bizi derin etkileyen ve her defasında ürperti içinde okuduğumuz çocuklara yönelik cinsel istismar haberleri çok yıkıcı ve bir o kadar da travmatik olaylardır. Biliyoruz ki; çocuklara yönelik her türlü ihmal ve istismar yüzyıllardır her toplumda var olmuş önemli bir toplumsal sorundur. 

Cinsel istismar nedir? 

Dünya sağlık örgütü çocuk istismarını; çocuğun her türlü fiziksel, psikolojik ve cinsel olarak bir yetişkin tarafından kötü muamele görmesi olarak tanımlar. Çocuğa yönelik cinsel istismar ise; psikososyal gelişimini tamamlamamış bir çocuğun yani gelişimsel olarak tam olgunlaşmamış bir çocuğun bir yetişkin tarafından zorlanarak, mecbur bırakılarak, kandırılarak, alıkonularak cinsel uyarılma amacıyla kullanılmasıdır.1 Bu istismar çocukla cinsel içerikli sohbet etmek, sorular sormak, cinsel bölgelere dokunmak, okşamak, teşhircilik ya da cinsel eylemlerin izletilmesi, çocuk pornografisi ya da tecavüze kadar tüm cinsel zorbalığı içerir. 

Zannettiğimizden çok daha fazla…

Cinsel istismar vakalarında istismarcının çocuğun tanıdığı, bildiği, hatta güvendiği biri olma ihtimali oldukça yüksek değerlendirilir. Bir çocuk izlem merkezinde yürütülen çalışmada istismarcıların çoğunlukla (%42.2) çocuğun sosyal çevresindeki kişiler olduğu, aile içi ensest oranının  ise %15.7 olduğu belirtilmiştir.2  

Çocuklara yönelik cinsel istismar oranına baktığımızda; 2022 yılında Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı bir çalışmada yirmi yaşın altındaki 120 milyon genç kadın ve kız çocuğunun zorla cinsel ilişkiye maruz kaldığı belirtiliyor. Her 5 kadından 1’i ve her 13 erkekten 1’i çocukluk döneminde yani 0-17 yaş arasında cinsel istismara uğradığını bildiriyor.1 Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ise 2021 yılında 24 bin 367 çocuğun cinsel istismara uğradığı rapor edilmiştir.3 Cinsel istismar istatistiklerinde gördüğümüz rakamlar sadece rapor edilen ve kurumlara yansıyan vakalardır. Cinsel istismarın belirlenmesi ve rapor edilmesindeki zorlukları düşündüğümüzde bu oran gerçek sayıların oldukça altındadır. Ailenin cinselliği ayıp ve konuşulamaz olarak nitelendirmesi, var olan istismarı yok sayması, diğerlerinin duymasından utanması, çocuğun damgalanması korkusu, aile ve toplumsal tüm faktörler istismar edilen çocuğun yaşadığı istismarı dile getirmesine engel olabilmektedir. Bu durum bize asla göz ardı edilmemesi gereken bir gerçeği gösterir; çok daha fazla çocuk cinsel istismara uğramaktadır. 

Çocuğa cinsel istismarın sonuçları

İstismara uğramak çocukların fiziksel, cinsel ve psiko-sosyal gelişimlerini hem kısa hem de uzun vadede  olumsuz etkilemektedir. Cinsel istismarın kısa vadeli etkileri, istismarın hemen ardından ortaya çıkar ve çocuğun yaşıyla ilişkili olarak farklı fiziksel, psikolojik, bilişsel ve davranışsal belirtilerle kendini gösterir. Kısa vadeli etkileri açısından erken çocukluk döneminde oyuncak bebeklerin cinsel bölgelerine odaklı oyunlar oynamak, yaşıyla uyumsuz cinsel içerikli konuşmalar yapmak, buna benzer resimler çizmek gibi cinsel davranışlar görülebilir.4 Okul çağı döneminde daha çok kaygı ve korkular, uykusuzluk, dikkat eksiklikleri, iştahta azalma, sessizlik görülmektedir.5 Ergenlerde ise istismar sonrasında travmatik stres belirtileri, uykusuzluk, anksiyete, depresif duygularım, özgüven eksiklikliği, intihar düşünceleri, alkol ve madde kullanımı, gelişigüzel cinsellik yaşama davranışları görülebilmektedir.

Çocuklarda cinsel istismara uğramanın uzun vadeli olumsuz etkilerine baktığımızda; kısa dönemde  ortaya çıkan olumsuzlukların uzun dönemde kronikleşmesi ve artarak devam etmesi söz konusudur. Cinsel istismarın uzun vadeli olumsuz etkileri arasında travma sonrası stres bozukluğu, kronik depresyon, anksiyete6, madde kullanımı, riskli davranışlar sergileme, akademik başarıda düşüklük, sosyal ilişkilerde geri çekilme, olumlu sosyal bağlar kuramama ve ilişkiyi sürdürememe7, intihar düşünceleri ve/veya girişimleri, öğrenme bozuklukları, yeme bozuklukları8, nörolojik hasarlar ve fiziksel sağlığın bozulması ortaya çıkmaktadır.9 Cinsel istismarın en sık karşılaşılan uzun vadeli etkisi ise travma sonrası stres bozukluğu ve depresyondur.9

Cinsel istismarı önlemek ve istismara uğrayan çocuklara destek olmak için neler yapılabilir?

Çocuğa yönelik cinsel istismarın engellenmesinde ailenin, toplumun ve kurumların önemli sorumlulukları vardır. İstismarın fark edilmesi, bildirilmesi, çocuğun güvenliği için tedbirler alınması, sağlıklı ebeveynliğin öğretilmesi, istismarcıya caydırıcı cezaların uygulanması, toplumda çocuğa yönelik cinsel istismar ile ilgili farkındalık oluşturulması çocukları korumak için atılacak önemli adımlardır. Cinsel istismara uğrayan çocukların iyileştirilmesi sürecine baktığımızda  çocukları için var olan durum ayrıntılı değerlendirilmeli ve her çocuğa özel bir müdahale planlanmalıdır. Burada çocuğun ebeveynleri ile çalışılması, çocuğun fiziksel sağlığını da temel alan farmakolojik/tıbbi tedaviler planlanması gerekebilir. Ruh sağlığına yönelik tedavilere baktığımızda ise yapılan araştırmalarda cinsel istismara uğramış çocuklarda özellikle istismarın uzun vadeli etkileri olan travma sonrası stres bozukluğu belirtilerinin azaltılmasında, depresyon, anksiyete, saldırganlık ve artan cinselleşmiş davranışların azaltılmasında en etkili müdahale Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) olarak karşımıza çıkmaktadır.11,12 

Unutulmamalıdır ki çocuğun cinsel istismarı bir çocuk hakkı ihlalidir ve bu istismarı önlemek tedavinin en etkili olanıdır.



Devamını Oku
image
29/01/2024

Sağlık Kaybı: Kanser Tanısı Almak

Kanserin son yıllarda giderek artan bir sağlık sorunu haline geldiğini düşündüğümüzde, çoğumuzun çevresinde kanser tanısı almış birisinin olma olasılığı çok yüksek.1 Peki, kanser tanısı alan kişiler neler deneyimliyorlar, psikolojik olarak nasıl süreçlerden geçiyorlar hiç düşündünüz mü? Bu yazımda bu soruyu yanıtlamaya çalışacağım.  

Kanser tanısı almak

Kanser tanısı almak; beklenmedik olması, zorlu koşullara adapte olmayı gerektirmesi, sağlık kaybı yaşanması ve çeşitli belirsizlikleri içermesiyle stresli bir yaşam olayıdır. Kanser olduğunu öğrenmek kişinin hayat akışında ciddi bir kriz yaratır. Dolayısıyla kişinin kanser tanısı aldıktan sonra psikolojik olarak zorlanması anlaşılır bir durumdur.2,3  

Arabayla düz bir yolda giderken önünüze büyük bir çukur çıktığını ve sert bir manevra yaparak yoldan çıktığınızı, o an direksiyon hakimiyetinizi kaybettiğinizi düşünün. Nasıl hissedersiniz? Kanserin kişinin hayatında yarattığı etki de benzerdir aslında. Tanıyı öğrendiği güne kadar kişinin günlük hayatı; işi, çocuklarının bakımı, sosyal yaşamı benzer seyrinde devam ederken, bir anda böyle bir durumla karşı karşıya kalmak kişinin hayat akışını böler ve yaşamı üzerindeki kontrol algısını azaltır. Bu durum kişide çaresizlik ve umutsuzluk yaratırken, sürecin getirdiği belirsizlik kaygı uyandırabilir. Bunun yanı sıra kanser tanısı alan kişinin öfke, üzüntü, hayal kırıklığı gibi duygular deneyimlemesi de beklendik bir durumdur.4 

Aslına bakarsanız kanser tanısı almak bir sağlık kaybıdır ve kişide yas tepkileri ortaya çıkarır. Yazıma kanser sürecinde yasın evrelerinin nasıl deneyimlendiğinden bahsederek devam etmek istiyorum. 

Sağlık kaybı ve yasın beş evresi

Kayıp dendiğinde birçoğumuzun aklına birinin ölümü gelir. Ancak boşanma, işten ayrılma, göç etme, hastalık tanısı alma gibi olaylar da insanların hayatında bir kayıp olarak görülür ve yas tepkilerini ortaya çıkarır. Kayıp sonrası yas sürecinde temel olarak beş evreden geçeriz. Bunlar; inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabuldür.5 

Kanser tanısı almak, kişinin hayatında sağlık kaybına neden olduğu için kişinin bu süreçlerden geçmesi beklendik bir durumdur. Yaşanan kayıptan sonra bahsedilen yas tepkilerinin ortaya çıkması normaldir. Hatta kişinin yaşadığı deneyimi anlamlandırması ve kaybı kabul etmesi açısından sağlıklı tepkilerdir aslında. 

Hatırlatmak isterim ki herkesin olaylara yönelik bakış açısı, duyguları ve davranışları kendine özgü olduğu için yasın evrelerinin deneyimlenme sırası ve süresi kişiye göre değişebilir. Bazen kişi birkaç evreyi aynı anda deneyimleyebilir ya da daha önce geçmiş olduğu evreye geri dönebilir.5 

Gelin yasın evrelerini birlikte inceleyelim: 

İnkar: “Böyle bir şey benim başıma gelmez.” “Bir yanlışlık, karışıklık olmalı.” 

Kişi, kanser olduğunu ilk duyduğunda şok olur ve durumun gerçekliğini kabul edemez. Başına böyle bir şey gelmesinin imkansız olduğunu düşünerek kanser olduğunu inkar eder.  

Öfke: “Neden beni buldu?” “Kanser olmayı hak etmedim!” 

Genellikle haberin ilk şoku atlatılıp, durumun gerçekliği kabul edildikten sonra öfke ortaya çıkar. Kişi “Neden ben?” sorusuna yanıt bulmaya çabalar. Aslında bir anlam arayışı içerisindedir. Bu durumun haksızlık olduğunu düşünerek; hastalığa, kendisine, çevreye karşı öfke hisseder ve suçlayıcı olabilir.  

Pazarlık: “Kendimi yıpratmasaydım böyle olmazdı.” “Keşke daha sağlıklı yaşaydım.” 

Kişi öfkesi biraz azaldıktan sonra kanser olmakla ilgili bir uzlaşma çabası içerisine girer yani zihinsel bir pazarlık halindedir. Geçmişte yaşadığı olayları düşünüp “keşke” ile başlayan cümleler kurar. Kimi zaman da olabilecek olumsuz sonuçları, tanrıya sözler vererek engelleyebileceğini ya da erteleyebileceğini düşünür. 

Depresyon: “Hiçbir şey yapmak istemiyorum.” “Umutsuz ve çaresizim.” 

Bu aşamada kişi kaybıyla yüzleşip bir nevi yasını tutmaya başlar. Kişinin mutsuz hissetmesi, hiçbir şey yapmak istememesi ve çözüm yolu bulamayacağını düşünmesi olası bir durumdur. Kabul evresine geçişi kolaylaştırmak için kişinin
duygularını deneyimlemesi ve dışa vurması önemlidir. 

Kabul: “Böyle bir durum ne yazık ki başıma geldi.” “Bu süreci daha iyi yönetmek için neler yapabileceğime bakacağım.” 

Kabul evresine geçildiğinde, kişi artık kanser tanısı aldığını kabul eder ve süreci yönetmekle ilgili planlar yapmaya başlar. Kişi planları doğrultusunda adım attıkça kontrol algısı güçlenir ve attığı adımlar onun içinde bulunduğu duruma adapte olmasını sağlar. 

Terapide kanser sürecine yönelik nasıl çalışılır?

Kanser sürecinin hem fiziksel hem de psikolojik açıdan zorlayıcı deneyimler içerdiğini kabul etmek gerekir.4 Kişinin bu süreci daha iyi yönetebilmesi ve baş etme becerilerini güçlendirmesi için terapi desteği alması faydalı olacaktır. Terapide, kişinin kanser sürecinde yaşadığı psikolojik sorunlara ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik çalışırken, Bilişsel ve Davranışçı Terapilerin (BDT) en etkili terapi yaklaşımlarından olduğu bilinmektedir.6,7 

Terapide kanser sürecine yönelik çalışırken kişinin; 

Yas tepkilerini tanıması ve içinde bulunduğu süreci anlamlandırması,  

Duygularıyla temas etmesi ve onları taşıyabilme kapasitesinin artması,  

Zorlandığı durumları kabul etmesi ve çözüm yolları bulması, 

Sağlıklı iletişim kurarak çevresiyle duygu paylaşımında bulunması ve sosyal destek kaynaklarının güçlenmesi, 

Yaşamını yeniden yapılandırarak kanser sürecine adapte olması, 

Koşulları göz önünde bulundurularak keyif alacağı ve yeterlilik algısını artıracak aktivitelerde bulunması hedeflenir. 

Bütün bunlar kişinin duygularını kabul etmesini, hastalığa yönelik farklı bir bakış açısı geliştirmesini ve kanser sürecini daha iyi yönetebilmesini sağlar. Bunun yanı sıra kişinin deneyimleyebileceği psikolojik süreçlerle ilgili bilgi sahibi olması ve sürece yönelik plan yapması belirsizliğin ve kaygının azalmasına yardımcı olur. Kişi süreç içerisinde atabildiği adımlar olduğunu gördükçe yaşamı üzerindeki kontrol algısı artarken, umutsuzluk ve çaresizliği azalır.

Sonuç olarak psikolojik dayanıklılığın artmasıyla; kişi direksiyon hakimiyetini geri kazanır, alternatif yollar bulur ve yeni bir rotadan yoluna devam eder. 

Devamını Oku
image
26/01/2024

Languishing

Yaşanan COVID-19 salgını ile sosyal ilişkilerin azalması, sıkılma, isteksizlik gibi durumlar arttı ve ‘’languishing’’ kavramı daha sık duyulur bir kavram haline geldi. Peki, languishing nedir? Bu yazımızda size languishing kavramını tanıtacağız.

Languishing nedir?

Languishing günlük hayatın sıradanlaşması, evde geçirilen sürenin artması, sosyal çevrenin azalması, belirsizlik ve izolasyon gibi faktörler sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bu durumda isteksizlik, motivasyon eksikliği, sıkışmışlık, hayattan zevk alamama ve sürekli yorgunluk gibi belirtiler ortaya çıkar.1 Bu belirtilerin sıklığı ve yoğunluğu arttığında kişi günlük hayatını sürdürmekte sorun yaşar.

Languishing ile depresyon arasındaki fark

Depresyon; çökkünlük, isteksizlik, günlük işlerin aksatılması, sosyal çevreyle ilişkilerin kopması ve aktivitelerden keyif alamama gibi belirtilerle kendini gösterir. Languishing ve depresyon tanım olarak benzer gibi görülse de aralarındaki temel farklar şunlardır:

Depresyonda kişi belirtileri daha uzun süreli ve yoğun bir şekilde yaşar. Kişinin günlük işlevselliği ciddi bir şekilde etkilenir ve hayatını zorlaştırır.

Languishing, kişinin yaşadığı isteksizlik ve keyif alamama daha hafif ve kısa sürelidir. Languishing yaşayan kişiler, genellikle günlük aktivitelerini çoğunlukla yerine getirir ancak bu aktivitelerden tam anlamıyla keyif alamazlar.1,2,3

Languishing ile başa çıkmanın yolları:

Languishing ile başa çıkmak zorlu bir süreç olabilir. Bir terazi sistemi gibi, kişinin keyif aldığı aktiviteleri yapmadığında, hayatı durgunlaştığında terazinin bir kefesi gittikçe hafifler ve isteksizlik, sıkıntı kefesi ağır basar. Böylelikle kişinin hayatında dengeyi koruması zorlaşır. Ancak aşağıdaki bu adımlar languishing ile başa çıkmak için yardımcı olabilir.4

  1. Hedef belirlemek ve adım atmak: Küçük ve ulaşılabilir hedefler belirlemek isteği ve motivasyonu arttırabilir. O hedeflere ulaşmak sonraki adım için zemin oluşturur.
  2. Aktivite planlamak: Keyif alınan aktiviteleri günlük yaşama daha çok katmak kişinin yaşadığı sıkıntıyı azaltır ve yaşamdan daha çok keyif almasını sağlar.
  3. Sosyal ilişkiler kurmak: İzolasyon ve sosyal ilişkilerin azalması languishing’in ortaya çıkmasında önemli bir faktördür. Bu nedenle kişinin ailesiyle, arkadaşlarıyla iletişim halinde olması önemlidir.
  4. Profesyonel destek almak: Eğer languishing uzun süredir devam ediyor ve sıkıntıya neden oluyorsa profesyonel destek almak önemlidir.

BDT ve Languishing

Bilişsel ve Davranışçı Terapi seansları kişinin yaşadığı sorunlar ile başa çıkmasına yardımcı olan etkili bir terapi yaklaşımıdır. BDT seansları ile kişinin eskiden keyif aldığı aktiviteler tekrar hayatına dahil edilir. Böylelikle kişinin yaşama dair isteğini ve motivasyonunu artar. Aynı zamanda problemlerle daha etkili başa çıkabilmesi için problem çözme becerileri geliştirmesine yardımcı olur. Kişinin sosyal ilişkilerini güçlendirmesi ve sosyal izolasyonun azalması için adımlar atılır. BDT seansları sonucunda kişinin; yaşadığı sıkıntı azalır ve yaşam kalitesi artar.

Devamını Oku
image
23/01/2024

Geçici Bir Çözüm: Erteleme

Bir işe, çalışmaya başladığınızda o aktiviteden başka her şeyi yaptığınız oldu mu? Yapmanız gereken işler varken evi temizlemek, telefonla oynamak, arkadaşlarınızla mesajlaşmak gibi başka şeylerle vakit geçirdiğinizi fark ettiniz mi? ‘’Şu an canım istemiyor yarın yaparım’’ deyip yapmaya başladığınız işi yarım bıraktınız mı? O zaman siz de çoğu insanın yaptığı gibi bazı şeyleri ertelemişsiniz demektir. 

Erteleme, kişinin yaparken zorlanacağı veya sıkıntı duyacağı bir aktivite yerine kolayca yapıp, keyif alabileceği aktiviteleri tercih etmesidir. İster ev işleri olsun ister ödevler, isterse de  iş ile ilgili yapacakları olsun çoğu insan yaparken zorlanacağı aktiviteleri zaman zaman erteler. Bu normal olsa da bazı insanlar için erteleme davranışı sorun haline gelebilir.1,2

Erteleyen her insan tembel midir?

Yapacağınız işleri ertelediğinizde kendinize ‘tembelsin bu yüzden yapmadın’ diyebilirsiniz. Ancak erteleme, tembellikten farklılaşır. Tembellikte, kişi bir aktiviteye başlamakla ilgili isteksizdir. Ertelemede ise kişi yapacağı aktivite için istekli olmasına rağmen aktiviteye başlayıp sürdürmekte sorun yaşar ve keyif alabileceği bir aktiviteye yönelir.1,3

Ertelemenin nedenleri:

Ertelemenin birçok nedeni olabilir. Bu nedenlerden bazıları;

  • Kaygı ve sıkıntı hissetmekten kısa süreli uzaklaşmak.
  • Kısa süreli keyif almak, eğlenmek.
  • Yapılacak aktivitenin zorlayıcı olması.
  • Hata yapmaktan kaçınmak ve mükemmelliyetçilik.
  • Gerçekçi hedef belirlememek. 
  • Planlama yapmamak.

Aşağıda ertelemeye neden olan bu nedenlerle ilgili neler yapabileceğinize dair ipuçlarını bulabilirsiniz.

Ne yapılabilir?

Gerçekçi hedefler belirlemek: Ulaşılması güç hedefler belirlediğinizde erteleme davranışı sürer. Hedeflerinizi daha ulaşılabilir belirlediğinizde ise hedefi tamamlamaya yönelik motivasyonunuz artar.

Öncelik sıralaması yapmak: Birçok işi bir anda yapmaya çalışmak sıkıntı duymamıza neden olur ve erteleme davranışıyla sonuçlanır.  Bu nedenle yapacağınız işleri tarih ve önem sırasına göre listeleyip eyleme geçtiğinizde hedefleri tamamlamanız kolaylaşır. Ayrıca gerçekleştireceğiniz işi parçalara ayırmak ve ve parçaları tamamlayarak ilerlemek, ertelemeden hedefinize ulaşmanıza yardımcı olacaktır. 

Zamanı planlamak:  Atılacak adımları planlamak ve bu adımların ne zaman atılacağına dair zaman planlaması yapmak önemlidir.1 Yapılacaklar listesi yapmak ve tamamlayacağınız zamanı belirlemek yardımcı olabilir. 

Küçük ödüller vermek: Hedefe ulaşmanız için gereken süre uzadıkça o hedefi tamamlamaya yönelik isteğiniz azalır. Uzun vadede büyük kazanımlara ulaşmak yerine kısa vadede daha küçük ama hemen keyif alabileceğiniz kazanımlara yönelirsiniz. Sonuç olarak uzun vadeli hedeflerinizi erteleyebilirsiniz.5 Bu durumun önüne geçmek için yapılacaklar listenizi tamamladıkça kendinize küçük ödüller verebilirsiniz. Örneğin yapılacaklar listenizde bir hedefinizi zamanında bitirdiğinizde kendinizi tebrik edebilirsiniz ve keyif alabileceğiniz bir aktiviteye vakit ayırabilirsiniz.

Dikkati dağıtan uyaranları kaldırmak: Çalışmaya başladığınızda dikkatinizi neyin dağıttığını fark etmeye çalışabilirsiniz. Örneğin telefonunuza gelen mesajlar, sosyal medya bildirimleri gibi dikkatinizi dağıtabilecek kaynakları kapatabilirsiniz.6

Duyguları hissetmekten kaçınmamak: Bazı aktiviteleri yaparken daha yoğun kaygı ve sıkıntı hissedebilirsiniz. Bu durum zorlayıcı olabilir. Kaygıdan ve sıkıntıdan uzaklaşmak için yaptığınız işi bıraktığınızda kısa süreli rahatlasanız da bu kalıcı bir rahatlama değildir. Yaptığınız işi tamamlamadığınız için daha yoğun kaygı hissedebilir ve suçluluk duyabilirsiniz.5

Ertelemek yerine, adım atmayı tercih ettiğinizde kaygının ve sıkıntının sizi hep aynı seviyede rahatsız etmediğini deneyimleyebilirsiniz. Bununla birlikte bu duygulara karşı süreç içerisinde giderek toleransınız artar.1

Hata yapmayı kabul etmek: Ertelemenin bir diğer nedeni başarısız olmaktan kaçınmaktır. Hata yapmamak için hiç adım atmıyor olabilirsiniz. Hata yapma ihtimaline rağmen adım attığınızda hem gerçekten hata yapıp yapmayacağınızı görebilir hem de hata yapsanız da nasıl başa çıkacağınıza yönelik baş etme becerileri geliştirebilirsiniz.2,7

Ertelediğiniz için uzun vadede sorun yaşıyor olsanız da yeni ve etkili bir çözüm bulamadığınız için ertelemeye devam ediyor olabilirsiniz. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ile ertelemeyi yönetmeyi öğrenebilir aynı zamanda erteleyerek kontrol etmeye çalıştığınız kaygıyla etkili başa çıkabilirsiniz. 2,7

Devamını Oku